Karadenizli tutturmuş:
-Başbakan ben olacağım!...
Memleketin halini bilen bir arkadaşı iyi niyetle uyarmış :
-Yahu sen deli misin?
Karadenizli lafını esirger mi :
-Şart midur?
-Başbakan ben olacağım!...
Memleketin halini bilen bir arkadaşı iyi niyetle uyarmış :
-Yahu sen deli misin?
Karadenizli lafını esirger mi :
-Şart midur?
Rizeli bir ‘Deli’nin inadı
En
büyük deliliği: Kartalkaya!
Bir
gün ailesiyle Uludağ’a tatile gitmiş. Oradan dönerken Türkiye’de neden sadece
Uludağ olduğunu, başka dağlarda niye kayak merkezi yapılmadığını düşünmüş.
Bolu’ya geldiğinde araştırmaya başlamış. Aladağların en yüksek bölgesi olan Kartalkaya’yı
gözüne kestirmiş. Arkadaşlarına, burada otel yapmak istediğini söyleyince aynı
klasik cevabı almış: ‘Delisin sen!’. Yol, su ve elektrik olmayan bir yerde otel
yapmanın akıllıca olmadığını söyleyip vazgeçirmeye çalışmışlar. Ama o yılmamış,
Avustralya’dan uzmanlar getirtip bu bölgeye kayak merkezi yapılıp
yapılmayacağını sormuş. Uzmanlardan olumlu cevap alınca çalışmalara başlamış. İnşaata
başlamadan önce 2 kış süresince kar yağışı ve kar kalınlığı incelenmiş, sonuç
olumlu çıkınca otel inşaatı başlamış. Zamanında
katırla bile çıkılması zor olan bu tepeye yolu, elektriği, suyu getirmiş, 12
bin çam ekerek, dağbaşını ormana çevirmiş. Kartalkaya’nın ilk oteli olan Kartal Oteli’ni 1978 yılında tamamlayıp
hizmete açmış. İlk yıllarda tanıtım konusunda sıkıntıları olmuş ama kayak
merkezine gelen tatilciler Kartalkaya’nın güzelliğini görünce sürekli gelmeye
başlamış ve sadık bir müşteri portföyü oluşmuş. 1998 yılında Grand Kartal Oteli
de hizmete açmışlar.
20 kilometrelik
kayak pisti Kartalkaya, Abant ve Yedigöller’den sonra Bolu’nun
3. Markası olmuş, Uludağ kadar tanınıp kayak turizminin gözdesi haline gelmiş. Türkiye’nin
en uzun kayak pistlerine sahip (toplam 20 kilometre), pistler çok düzgün ve
temiz. Zamanında Mazhar Bey köylüleri yövmiyeyle çalıştırıp tek tek taşları pistlerden
toplatmış. Pist düzeltmeye yarayan araçlardan Uludağ’da bile sadece iki tane
varken Mazhar Bey’in araç parkında 4 tane var. Bolu’da adı deliye çıkan
Murtezaoğlu’nun ileri görüşlülüğü ve girişimciliği efsane olmuş. Bu ilham verici
hikâyeyi, Bolu gezimiz sırasında rehberimiz Arif Çakır’dan dinledik. Kartalkaya
bugün, değişik eğimlere sahip sürekli bakımı yapılan pistleri ile her yaş ve
ustalık seviyesindeki kayak severler için vazgeçilmez bir seçenek. Minibüsümüz
karla kaplı dağ yolunu tırmanırken zorlanıyordu. Neden tuzlama yapılmadığını
sorduğumuzda rehberimiz tuzun kayak pistlerine zarar vereceğini söyledi. Bu
yüzden yola kesinlikle tuz dökmüyorlar. Karla mücadele ve yolun açık
tutulmasını işini de oteller üstlenmiş, yolu açık tutmak için gece gündüz
çalışıyorlar.
Kardan
Anıtlar, Buzdan Heykeller Bu sene kar
yağışı çok bereketli olmuş, eski karlar erimeden tazesiyle kaplanmış. Virajlı
dağ yolunda usulca ilerlerken, karla kaplı dev çam ağaçları saygı ve hayranlık
uyandırıyor. Üzerlerine çöken karın ağırlığı onları birer anıt gibi önümüze
dikiyor. Uzun Parka giymiş yaşlı bilgeleri
andıran bu dingin halleri masalsı bir hüzün barındırıyor. Doyumsuz güzellikteki
bu tablo bana eskiden TRT 3. kanalda resim yapan bonus kafalı Bob Amca’yı
hatırlatıyor (nur içinde yatsın!). Yolun sağına soluna parketmiş traktörleri
görünce ortamın büyüsü bozuluyor. Bunların, kara batmış araçları kurtarmak veya
lastik zinciri pazarlamak için pusuya yatmış yöre halkı olduğunu söylüyor Arif
Hoca. Bu fırsatçılık karşısında hayranlık yerini şaşkınlığa bırakıyor.
Kartalkaya’ya varınca sıcak bir şeyler içmek için piste bakan otel terasında
oturuyoruz. Karşı masada Bergüzar Korel oturuyor, içecek almak için sırada bekleyenler
arasında ‘Muhteşem Süleyman’ da var. Halil Gencer’i yeşil kayak montu içinde
görünce biraz heyecanlanıyorum. O da sanki ‘inşallah bir tanıyan çıkmaz!’
tedirginliği içinde yüzünü beresinin altına gizlemeye çalışıyor. Kartalkaya’da
telesiyej ve teleskiye binme ayrıcalığı sadece kayak yapan misafirlere
sunuluyor. Dizimdeki sakatlık tam olarak iyileşmediği için kaymaya cesaret
edemiyorum ve hevesimi Kartepe’ye saklıyorum.
Ağaçların
üstünde buzdan Danteller Kartepe kayak
merkezi, Sakarya merkez ve Kocaeli’ye 1’er saat mesafede. Bu nedenle
günübirlikçiler ve piknikçiler arasında çok popüler. Profesyonel kayak
tutkunlarından ziyade, aileler tarafından daha çok tercih ediliyor. Kartalkaya’yı
‘beach’ kabul edersek, Kartepe daha çok ‘halk plajı’ görünümünde. Ama bana
kalırsa daha sevimli ve eğlenceli. Kartalkaya’nın buzdan heykelleri andıran
çamlarının yerini yaprak döken ağaçlar almış burada. İnce dallarından sarkan
kar kristalleri buzdan danteller gibi desenler oluşturuyor. İzlemeye,
resimlemeye doyamıyorum.
Telesiyeje ilk kez bineceğim için gergin ve
heyecanlıyım. Sıra bize geldiğinde kendimizi yumuşak koltuğa bırakıyoruz ve
Noel Baba’nın geyikli kızağına binmiş gibi göğe yükseliyoruz. Uçan salıncağa
binmek gibi tuhaf bir duygu bu. Salıncak çıktıkça çıkıyor ve beyaz kumdan
yapılmış bir çöl gibi duran tepeler altımızda kalıyor. Kartepe’nin zirvesi olan
Geyikalanı tepesine vardığımızda telesiyejden atlıyoruz.
Burada güzel bir tesis inşa edilmiş, biraz ısınmak ve
dinlenmek için sıcak lobide oturuyoruz. Dışarı çıktığımızda nefis sacda kavurma
kokusu geliyor burnumuza. Kar üstünde sucuk ekmek, köfte ve sac kavurma
kokuları birbirine karışıyor ama biz iştahımızı Maşukiye’ye saklıyoruz.
Allahtan yola erken çıkmışız, biz Kartepe’den inerken kilometrelerce süren bir
konvoyu geçiyoruz. İnsanlar yukarı çıkmak için saatlerce konvoyda bekliyor.
Aşıkların
yeri Maşukiye, Kartepe’nin eteğinde,
İzmit körfezini ve Sapanca Gölü’nü kuş bakışı gören harika yerler var.
Maşukiye’de bunlardan biri. Dere kenarına kurulmuş ahşap kulübeler, şarap
evleri ve lokantalar Maşukiye adına yakışır bir romantizm vaat ediyor. Burada
menü oldukça zengin; çömlekte kaşarlı mantar, alabalık, tavuk ve her türlü
ızgara çeşidi var. Yemek molasından sonra son molayı Sapanca Gölü kıyısında
veriyoruz. Hava puslu ve yağmurlu; kahvemizi göl kenarında içip turumuzu
bitiriyoruz.
Yazı ve Fotoğraflar: Serdar KİRMİT
Ne ileri görüşlü adammış, bunları öğrendiğime pek sevindim. Teşekkürler
YanıtlaSil