Her şey önce sevmekle başlar, kanınınız bir kez kaynarsa bir daha görmeden edemezsiniz, kah gezgin olur kah peşine düşer ve her yerde onu ararsınız. Benimkisi önce görevdi, anlatıp dönecektim, tıpkı diğer yerler gibi! Bir daha kim bilir ne zaman dönerdim buralara Allah bilir? Ama suyundan içmişim bir kez, okşamışım kadife gibi çay bahçelerini, oturup bir türkü atmışım deli delişmen şelalesine bakıp, düşler kurmuş, "sevdaluk" etmişim, horon tepmişim, buğular yükselen kaplıcalarında yıkanmışım üstümde yağmurun çisesi! Avcumu yaban mersinleriyle doldurmuş, ağaç köprülerinden geçip, vargelesine bir salkım karayemiş bırakmışım ve ayrılırken de birdamla gözyaşı dökmüşüm komar yapraklarına…
Her şey önce usulca kımıldanır iç döngülerinde nehir yanı yerleşkelerde ! Bu Karadeniz kültürünün bir adabıdır. Herşeyi bi çırpıda vermez sevdalasına arayıp bulmanız gerekecektir, elbette emek ve zamanla lezzetlenecektir yolculuğunuzun tüm istasyonları! Ama en kötüsü olduğunuz yere yorgunluktan yığılıp kalmak olacaktır bunu baştan söyleyim; çünkü hep elindekiyle yetinenlerin sınırladığı bir düş algısıdır zaman, film şeridinin koptuğu andır, yani uyanma zamanıdır artık bu serüvenden...
Biz ise şanslıyız, çünkü uykumuz bayağı ağır olacak bu gezimizde. Onun uyanışı filizlerin patlaması, dağ pınarlarının kaynamasıdır. Her tarafı mis gibi püren ve likapalar (yaban mersini) sarmalar. Çiğ kokusuyla içiniz ipilenir ve gündoğumuna benzer ferah bir algıyla dinçleşirsiniz. Kemiklerinize güç veren bir dirençle devam etmeniz gerektiği hissi sizi doğanın en büyük süprizleriyle tanıştıracaktır, hazır olun. Algı gözeneklerinizi açmaya bakın, demiştim Yavaş yavaş uyanır İkizdere, bu ilk gördüğünüz Alpin Çayırlar değildir artık, her taraf ormangülleri ve buz gibi nehir kokar!
Loş ve serin bir rutubet başınızı gölgeler, vücudunuza kapaklanarak oturur yumuşakca. Soluğunuzu yumuşatan ve içinizi dinlendiren, latif bir tabiat salgısı hormanlarınızı okşayıverir kadife gibi... Bazen de kızıl çam olur salar köklerini gebeş toprağa, cevaz bir ana saçı olur saçar avuçlarını Tiron’un bağbozumu yabansı ayaklarına lütüfkar... Dağlardan sızarak akan incecik şelalecekler burgu burgu helezonlarla nehir yatağına köpürerek sakince dökülür.
Tiron Vadisi sakindir, ağırbaşlıdır ve de alışkındır karşısında şaşkın yabancılar görmeğe, o yüzden efendi efendi güler acemiliğinize,"insanlık halidir olur böyle şeyler" der, ve geçer. Çekilir beyfendice dağ zirvesine çömelip oturur garip garip bakarak, ki bazen atmaca olur gerer ulu kanatlarını bazen şimşir ağacı Tiron Vadisi yan parelelindeki Çağırankaya Vadisi ile birlikte ikiz kardeş gibi güzel güzel geçinirler. Her ne kadar yeni tüneller yapılarak burada yollar açılsada, bu iki rüzgarkıran vadiler özbir kardeştir. Başımı arkaya çevirip bakıyorum, onlarca insan peşimden bu yalımlı doğal çağlayanı görmek için yürüyorlar.
Durmuyor içimdeki akış, daha fazlasını istiyor. Minübüslerimizi önce Manle Şelalesi'ne ardından da Balıklı Şelale'ye çeviriyoruz. Her yer gümbür gümbür, sağnak sağnak akıyor burada! Söyleyecek sözleriniz biterse kendinizi fazla zorlamamanızı tavsiye ederim sizlere! Sessizce izleyerek tadını alın her zerrenin.
Eğer buradaki işimizi bitirdiysek, Hadi devam edelim, sizi Cimile götürmek istiyorum. Yol boyu size Cimil Deresi eşlik etsin birazda...
Geniş yapraklı kırsal bitki katmanları sizinle yükseklere çıktıkça vedalışır yerini doldizgin iğne yapraklı bitki formasonlarına bırakır. Kulaklarınızda sevimli bir yükseklik basıncı, kulağınızda ince ince bir Cimil Horonu… Yer yer kestane, gürgen ,meşe ,kayın, kızılçamlarla örtülü bir kartpostal ve önünüzde yüksek dağların hakimi küçük köyler! Süprizler için acele etmeyin daha görecekleriniz bitmedi. Birden karşınıza rengarenk giyisiler içinde "Cimilli kadınlar" çıkacak, kah kırmızı-siyah, kah pembe ve mor puşilerden utangaç utangaç size bakacaklar! Üzerlerinde, makaslı peştamelleri, Çayeli dolaylığı ve kokneçleri görmezseniz çok şaşırmayın, çünkü burası tamamen kendine özgü orijinal bir kültür atmosferidir.
Dışarıya her ne kadar kapalı bir dünya olarak bilinsede , şimdi yeni dünyayla yeni bağlar kurmaya başladığını söyleyebiliriz. Her şeyi güzel buranın, peynirinden tereyağına, balından ekmeğine... Farkında mısınız bilmem ama hatırlatmadan geçemeyeceğim rakım olarak artık 2000 m civarındasınız. O yüzden solumanız yüksek oksijen yoğunluğu nedeniyle kesik kesik teklemeye başladı. Bırakın bu temiz hava ciğerinizi iyice doldursun, eve döndüğünüzde en çok bu havayı arayacaksınız.
Aklıma Doğanın Gizemli Öğretilerinden haberdar olup olmadığını sormak geliyor! Herkes bu soruya kendine özgü ve mütavazi yaşma biçimiyle ustaca bir cevap verir , Bu sevimli dedeler ise sinelerinde vahşi tabiatın doygun halvetiyle, tüm öğretlerin ete ve kemiğe bürünmüş timsali olup efendice size tebessüm edip , susarak size ağzınızın payını edeplice veriyorlar. İnsan neden gelir İkizdereye? Neyin arayışıyıdır bizi buralara sürükleyen? Biliyor musunuz aslında genel olarak, Varoluşculuğun akıllara gelmedik en tuhaf en aykırı usavuruş şeklidir gezmek! Bir adım bir adım daha derken akıl denklemlerinin sezgide çıkmaz sokağa girdiği yeni bir boyuttur seyahat etmek.
Gittikçe kendinize yaklaşırsınız, iç odağınıza kadar sürüklenecektir vuslatınız, bir kelebeği şaşkınca süzmeniz bundandır, bir kardelen bu yüzden çabucak aklınızı başınızdan alıverir! Yol boyu dağ böğürtlenleri toplarken kızıla kesmiş avuçlarınıza bu yüzden pek aldırmazsınız!
Varoluşculuğun bu ilk dersinde kendinizi fark etmenin tadına doyulmaz lezzetleriyle tanışın.Bu farkındalık ilk önce size kazandıracaktır, daha çok kavramanın bilinmez bir formülüdür seyahat etmek! Ve siz bu formüle başlamak için en elverişli ve en baştan çıkarıcı rotalardan birindesiniz.Unutmayın ki tüm dünyayı güzellik kurtaracaktır, yeter ki o güzelliğin kendi içimizde var olduğunu keşfedelim. İşte budur! Naturel Varoluşun sihirli anahtarı ve Cimil'in tansık felsefi öğretisi!!!
YAZI: REHBER CENGİZ ÖZTÜRK / FOTOĞRAFLAR: TEMPO ARŞİV& ARİF ÇAKIR
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilÇok edebi, çok güzel bir yazı bu...Varoluşçuluk ve gezmek bağlantısı ilgi çekici. Teşekkürler, ellerinize sağlık...
YanıtlaSil