24 Mayıs 2021 Pazartesi

Çamlıdere

Çamlıdere, Ankara’da yaklaşık olarak bir buçuk saat uzaklıkta bir ilçe; nüfusu beş bin civarında. Gerçekten adı gibi yemyeşil bir mekan.

Biraz Tarih
İlçenin tarihi hakkında fazla bilgi bulunmamakta. Ancak, çevreden çıkarılan Roma dönemine ait bazı arkeolojik kalıntılar, Çamlıdere’nin en azından iki bin yıldan beri bir yerleşim yeri olduğunu göstermekte.
Türklerin Anadolu’ya girmesinden sonra çeşitli boylar çevreye yerleşir. Özellikle Hz. Ömer’in soyundan geldiğine inanılan Şeyh Ali Semerkandî’nin bölgeye gelmesinden sonra Çamlıdere’nin dinî çevrelerdeki etkisi artmaya başlar. Şeyh’in kerametiyle ortaya çıkan; tarlaya dökülünce çekirgeleri kaçırma ya da çekirgeleri yiyen sığırcıkları bölgeye toplama niteliğine sahip, okunmuş-üflenmiş “sığırcık suyu” nedeniyle Osmanlı coğrafyasının çok farklı yörelerinden, ki buna Kırım ve Balkanlar bile dahildir, çok sayıda kişi günümüzde Çamlıdere’nin olduğu yeri ziyaret eder. Zamanında Şeyhler köyü olarak anılan yöre 1930’larda bucak haline gelir, 1935’te Çamlıdere adını alır, 1953’te de ilçe olur.
Görülecek Yerler
Çamlıdere’de görülecek yerlerin, şehir merkezi ile Şeyh Ali Semerkandî türbesi çevresi olmak üzere iki farklı yörede toplandığı görülmekte. Ve bu iki yörede çok sayıda “müze” bulunmakta!

Belediye’nin yakınında bulunan Merkez Camii, gezinin başlangıç noktası olarak kabul edilebilir. Her ne kadar, bazıları II. Abdülhamit döneminde inşa edildiğini ileri sürse de, kayıtlar caminin 1918’de inşa edildiğini göstermekte; zaten cami üzerindeki tarih de muhtemelen inşaatın bitişini belirten 1921. Anıt eser olarak tescillenen caminin özellikle ahşap tavan süslemeleri dikkat çekici.
Merkez Camii’nin hemen arkasında, vaktiyle muhtemelen muvakkithane olarak inşa edilen küçük bir yapıda, Terazi Müzesi yer almakta. Burada Selçuklulardan başlayarak günümüze kadar kullanılan çok sayıda tartı aleti görülebilmekte. Küçük, ama ilginç bir yer.


Terazi Müzesi’nin hemen arkasında Doğa ve Hayvan Müzesi yer almakta. Müzede, Çamlıdere civarında yaşayan yüz çeşitten fazla yabani hayvan, doğal ortamlarına benzeyen bir fonda tahnit edilmiş olarak sergilenmekte. Kurulan bir düzen sayesinde hayvanların sesleri duyulabilmekte. Özellikle çocuklar açısından son derece öğretici bir mekan.

Hemen karşıda da Kültür Evi bulunmakta. Geleneksel tarzda inşa edilen evin giriş katındaki birkaç odada terzi, tuhafiyeci, nalbant, kavaf gibi muhtelif zanaatlar güzel bir şekilde canlandırılmış. Kültür Evi’nin üst katlarında etnografik eserler sergilenmekte.







Aynı yapının bir bölümü de Tarım Müzesi olarak geçmiş yıllarda tarımda kullanılan aletlere ayrılmış. Burası da oldukça zengin malzemeye sahip.

Şehir merkezindeki “müze”leri gezdikten sonra Şeyh Ali Semarkandi’nin türbesi ve çevresinde olan yerleri gezebilirsiniz.
Bu bölgede ilk uğranılması gereken yer Çuf Çuf Treni Oyun ve Oyuncak Müzesi. Beşbinden fazla oyuncağın sergilendiği müze, tren vagonlarından oluşan bir yapıya sahip. Müze için yetkililer “büyüklerin nostalji, küçüklerin eğlence merkezi” tanımını yapmakta.  Büyükler için nostalji olduğu doğru da, çocuklar için eğlenceden söz etmek pek mümkün değil. Çocuklar, sadece vitrinlerdeki oyuncakları seyredip, tabir-i caizse “yutkunmaktan” başka bir şey yapamamakta. Hiç değilse, hafta sonunda ya da tatil günlerinde çocukların bazı oyuncaklar ile oynamasına imkan sağlansa, müze amacına çok daha uygun hale gelecek diye düşünüyorum!

Ve son durak külliye. Külliyenin girişinde bulunan Şeyh Ali Semerkandî Müzesi, XV. yüzyıldaki toplumsal yapıyı yansıtmaya çalışan etnografik objelerle dolu bir alanda dinlenme, çay-kahve içme imkanı sağlamakta. Bu müzenin karşı tarafında Semerkandî Evi bulunmakta. Burada da etnografik malzemeler ağırlıklı olarak kullanılmış. Daha aşağılarda ise Kutsal Emanetler Müzesi görülebilir. Bu küçücük müzede sadece iki eser sergilenmekte. Bunlardan biri vaktiyle Semerkandî’nin kullandığı düşünülen “üç ayak”, diğeri de 1400’lerden kaldığı ileri sürülün bir ibrik.
Şeyhin türbesi, hemen hemen her zaman Anadolu’nun değişik yerlerinden gelenler tarafından ziyaret edilmekte. Türbe, fazla özelliği olmayan bir yapı. Türbenin biraz uzağında bulunan yaşlı bir çınar ağacının altında Şeyh’in müritlerine ders verdiğine inanılıyor; burası da çok ziyaret edilen bir yer!

Külliyenin içinde yer alan dükkan ve tezgahlarda, çam balı, tereyağı, peynir, ekmek, peksimet, yerel hamur işleri, kurutulmuş dağ inciri, iğde, kuru erik, mevsimine göre üvez, ev yapımı reçeller, yerel imalat “rayihalı” sabunlar gibi çeşitli ürünler satılmakta.
Çamlıdere sanırım, özellikle ilkbahar aylarında gezilmesi gereken bir yöre. Bir anlamda Ankara’nın sayfiyesi sayılabilecek bir mekan.





Ankara’dan eski İstanbul yolunu kullanarak giderseniz, yol üstünde bulunan Kurtboğazı barajında kısa bir mola verebilirsiniz. Çamlıdere’yi gezdikten sonra vaktiniz kalırsa Aluçdağı Tabiat Parkı’na da uğrayabilirsiniz. Dönüşü de çevre yolundan yapabilirsiniz.

Yazı ve fotoğraflar
M.Bülent Varlık
mbvarlik@gmail.com