6 Haziran 2015 Cumartesi

MSC İLE EGE, ADRİYATİK TURU

Avrupa'nın en büyük gemi firması MSC Cruıses ile Ege–Adriyatik yolculuğunuzda yılların tecrübeli firması Tempo Tur ile; İstanbul, Dubrovnik (Hırvatistan), Venedik-Bari (İtalya), Katakolon (Yunanistan), İzmir ve yine İstanbul rotasını izleyerek turkuvaz rengi enginlere uzanırsınız... Gelin Tempo Tur ile enginlere birlikte yelken açalım...

Uluslararası standartlarda inşa edilen gemi ile seyahat ‘hidrolik dengeleyici’ adı verilen ve geminin dalgalardan sallanmasını minimuma indiren bir sisteme sahip olmasından dolayı bir çok seyahatten çok daha güvencelidir. Son teknolojiye sahip yön bulma teçhizatıyla donatılan gemiler, ABD’de bulunan, dünyanın en büyük Hava Durumu Bilgisayar Sistemi’ne bağlı. Böylece kötü hava şartlarında, gemiler fırtınalı bölge dışında başka bir rota üzerinden yol alıyorlar.  


Cruise; yani gemi seyahatleri, dünyadaki tüm limanlara yüzer bir lüks otel içerisinde yolculuk etmenizi sağlayan bavul açma-kapama gibi bir derdinizin ve  yol yorgunluğunuzun olmadığı, siz uyurken masmavi denizlerde yüzlerce mil yol yolculuk edip uyandığınızda keşfedilmemiş bir limana ayak basmadan gönlünüzce seçenekleri  olan bir  kahvaltıyla güne başladığınız; gün boyu gezip, eğlenip, yorulduktan sonra tekrar odanıza çekilebileceğiniz; sayısız aktiviteyi, dansı, eğlenceyi, alışverişin en keyiflisini ve güzelini yapacağınız, tiyatroların, akşam yemeklerinden  sonra, profesyonel ekiplerin hazırladığı, konser ve şovların en görkemlilerini izleyeceğiniz, havuz, masaj, spa, güneşlenme alanları, jakuzi, sauna, Türk hamamı, deniz manzaralı spor salonları, koşu pisti, cafe, bar ve disco, 4 boyutlu sinema keyfi, animasyon gösterileri, bilgi yarışmaları, çocuklar için mini club ve oyun alanlarında düzenlenen aktiviteleriyle yol yorgunluğu nedir bilmeden  5-6 ülkeyi dilediğinizce göreceğiniz, sefalarının en güzellerini yaşayıp kesinlikle bağımlısı olacağınız rüya gibi muhteşem tatillerdir. 
Üstelik gemide bavullarınız sizi limanda çıkacağınız kapıda hazır bekleyecektir. Bir gece önceden kapı önüne hazır halde bırakacağınız bavul için gemi personeli her şeyi organize edecektir.
Her damak tadına uygun lezzetli yemekler yersiniz: Alakart veya zengin açık büfe seçenekleri ile günün bütün öğünlerinde lezzetli yemekler bulabilirsiniz. Fransız, İtalyan, Uzakdoğu, Akdeniz ve diğer dünya mutfaklarından lezzetlerin sunulduğu, her gün ayrı seçenekleri olan mönüler ve muhteşem açık büfeler mevcuttur. Gemide 24 saat kabin servisi vardır. Gemi seyahatlerinde ayrıca farklı bir unsur olarak, akşam yemeklerinizde iki tür oturum (main-18:30-20:30 ve second-20:45 veya 22.30) seçenek olarak size sunulur. Rezervasyon yaptırırken yemek saatinizi ve masanızı belirlersiniz. Şeker hastaları için  de özel “diyabet” yemek servisleri bulunur. 


Gemi gazeteleri ile her türlü aktiviteden haberdar olursunuz: Gemilerde her gün animasyon ekibinin hazırladığı eğlence ve aktivite programları, kara turları bulunur. Bu programların takibi için günlük gemi gazeteleri, broşürleri yolcuların kabinlerine kapı altından bırakılır.
Gümrüksüz uygun alışveriş ve casino imkanı vardır: Gemideki duty free’lerde gümrüksüz satış nedeniyle uygun fiyatlara çok iyi elektronik, parfüm ve mücevher bulabilirsiniz. Ayrıca casino imkanı da vardır. Casinolar denize açıldıktan sonra hizmet vermeye başlar, limana ulaşıldığında kapanır.
Gala yemeği ve balolarla seçkin ve şık akşamlar yaşarsınız: Gemideki balolar ve yolculuğun son günlerinde verilen “gala yemeği” ceket, papyon-kravat ve gece elbiseleri ile şık davetlere katılabilirsiniz.
Dikkatinizden kaçırmamanız gereken en önemli nokta ise bazı gemilerde çocuklarınızın ücretsiz olmasıdır. Bazı gemi firmalarında özellikle çocuklu ailelerin de ekonomik gemi seyahati yapabilmeleri için 18 yaş altındaki, 2 ebeveyni ile aynı kabinde kalan 1 yada 2 çocuk ücretsizdir. Siz çocuklarınız için sadece liman vergisini ödersiniz... Uçak, vize, sigorta, ve transfer masrafları (eğer gerekliyse) dahil değildir. Ve inanın yetişkinler kadar çocuklar için de her yaş grubuna göre düzenlenmiş partiler, oyunlar ve showlarla gemi seyahatiniz bir çok eğlencenin bir arada sunulduğu muhteşem bir tatile dönüşecektir.
Dil sorunu yaşamayacağınız gemide çalışan Türk personel resepsiyon, bar, restoranlar ve daha birçok bölümde daima yardımcınız. Gemi limana yanaşıp çapayı atarken gemi personeli sizin için her şeyi organize edecektir. Siz ise sadece siz rüya gibi  bir keşif için yeni kıyılara adım atacaksınız. 

HIRVATİSTAN 
GÜNEY DALMAÇYA’NIN İNCİSİ 
Adriyatik adını İtalya'nın kuzeyindeki Veneto bölgesindeki adria (hadria) şehrinden alan; İtalya, Slovenya, Hırvatistan, Bosna Hersek, Sırbistan Karadağ ve Arnavutluğa kıyıları olan; Balkanlarla Apen'nin sıra dağları'nı birbirinden ayıran denizdir. 



Gemi kuzey rotasından Adriyatik Denizi boyunca yoluna devam ederken Arnavutluk ve Puglia arasında yer alan İyonya denizini Adriyatik denizinden ayıran Otranto Kanalını izler, sağ tarafta Korfu Adasını görürsünüz. Dubrovnik Gruz limanına  saat 11.00 gibi ulaşırsınız.  
Hırvatistan’ın muhteşem ortaçağ şehri Dubrovnik Unesco koruması altında. Muhteşem manzaraları, kalesi, müzeleri, festivalleri, restorantları ve tavernaları ile küçük bir Akdeniz kenti Dubrovnik için İrlanda’lı yazar Bernard Shaw ‘Cenneti arayan ya da, dünyada Eden bahçelerini isteyenler Dubrovnik’e gelmelidir’ derken; Lord Byron ise ‘Mücevher’ diye nitelendirmiş. 


Tarih kokan bu şehrin para birimi Hırvat kunası. Kredi kartınızı kullanacaksanız sorun yok ama mutlaka kendi para birimlerini kullanmak isteyen yerler de çok. La Plaga  güzel yürüyüş yollarındandır, Pile limanından saat kulesine kadar da devam eder. Eğer Pile liman kapısına girerseniz de başlangıcı 1391’lere kadar uzanan antik Fransız manastırını ve içeride Avrupa'nın en eski eczanesini görebilirsiniz. Devam ettiğinizde San Biagio kilisesine varacak, 1441’de yapılan İtalyan Barok stili ‘Palazzo del Rettore’yi göreceksiniz.  Onofrio çeşmesinde mutlaka dinlenmek isteyeceksiniz. Kale içerisinde ve meydana uzanan yolda birbirinden şık hediyelik eşya dükkanlarından alışveriş yapacaksınız tabii ki ama o müthiş dondurmalardan yemeyi asla ihmal etmeyin, sizinle Türkçe konuştukların da da şaşırmayın. 





Eski kent merkezinde tam 17 kilise var, ancak sizin fazla zamanınız olmayacaktır. Roma mimarisi stilinde yapılmış kubbesine karşın geneli itibariyle Barok döneme ait olan bu muhteşem Dubrovnik Katedrali; cephelerindeki aziz heykelcikleri ve ana mihraptaki Hz.Meryem’in göğe kabulünü temsil eden dev heykel mutlaka görülmesi gerekenlerden.
Sponza Sarayı Luza Meydanı’nda yer alıyor. Etkileyici bir gotik-Rönesans yapısı olan yapıda sanat sergileri ve bazen de konserler gerçekleştiriliyor. Önceleri gümrük işlemlerinin yapıldığı daha sonra banka şimdi de devlet arşivlerini barındırıyor. Sponza Sarayı’nın bir diğer özelliği ise 1991-1992 kuşatması sırasında öldürülen Hırvatlar anısına yapılan bir anıta da ev sahipliği yapıyor.
Özellikle Antik Şehir Surları’nda (Ancient City Walls) çıkıp gezmeli o muhteşem masal kentini kuşbakışı izlemelisiniz.  Kale içinde gezmek, birbirinden güzel turistik eşya mağazalarında alışveriş yapmak, özellikle de hediyelik seramik eşya dükkanlarından alışveriş apmak  son derece keyifli. Dubrovnik’te  son derece şık butikler, dekorasyon mağazaları ve sanat galerileri var. Zümrüt ormanlar içerisinde masmavi denize uzanan pırıl pırıl bir şehir Dubrovnik. Eğer denize girmek isterseniz eski şehre yakın plajlara gidebilirsiniz,  ayrıca otellerin plajları da herkese açık.






Ilıman Akdeniz ikliminin sürdüğü Dubrovnik mutfağının geleneksel tatlarının ise Lokanda Peskarija’ da tatmalısınız. Yöre insanının  çoğunlukta olduğu restorant’ta favorileri yemek  karidesli mürekkepbalığı risotto. yemekler lezzetli fiyatlarda son derece uygun. 
Eğer Dubrovni’ke gittiğiniz gün bir pazar sabahına rastlamışsa Gunduliceva Poljana’da kurulan pazar çok ilginizi çekecek. El işleri, yerel ürünler, kurutulmuş sebze ve meyvelerden yapraklardan yapılan kolyeleri, ev yapımı şarapları, lavanta ve zeytinyağları, likör çeşitlerini ve daha birçok özel ürünü bu pazarda bulup ummadığınız  fiyatlara satın alabilirsiniz. 
16.30 civarında iimandan ayrıldıktan sonra sırayla Mijet, lastovo ve Susac adalarından geçerek kuzey-kuzeybatı yönünde 25 mil uzaklıktan Hırvatistan kıyıları boyunca Veneto bölgesinin başkenti kanallar şehri Venediğe doğru gece boyunca yol alacaksınız. Ve limandan gemiye ayak bastığınızda bilin ki; gönlünüz Dubrovnik’te kalacak...

VENEDİK
ADRİYATİĞİN KRALİÇESİ

Sanatın, ticaretin merkezi ve aynı zamanda Vivaldi’nin doğduğu Veneto bölgesinin başkenti ahşap kazıklar üzerine insan tarafından inşa edilmiş olan;  hiç kuşkusuz uğruna şiirlerin yazıldığı, en güzel aşkların yaşandığı, en romantik  şehirdir Venedik... 

Masmavi denizler günün ilk ışıklarıyla oynaşırken Büyük Kanaldan ve adını aynı adadan alan Guıdecca Kanalından geçerek güvertede size eşlik eden Albatros kuşları, kulaklarınızda dalgaların ve vızır vızır geçen vapurların sesleriyle Kuzey İtalya’lıların 568’deki işgalinden sonra doğmuş, 118 adet iç lagün, 150 kanal, 409 farklı güzellikteki köprü ile birbirine bağlanan  Venedik limanı'na yanaşırsınız.   

Su altında oksijen olmadığından çürümeyen ahşaplar mineral düzeyi yüksek suda olduğu içinde kaya gibi sertleşen kazıklar yumuşak kum ve çamur tabakasını delip, daha sert olan kile kadar saplanır. Taş binalar bu temellerin üzerine oturtulmuştur. Ancak Venedik'teki binalar zaman zaman Adriyatik denizinin özellikle sonbahar ve ilkbahar dönemlerindeki hareketleri nedeniyle sel riski altında.
Basilika, tüm ihtişamı ile Dükler Sarayı, tarihi saat kulesi, en eski-en şık kafelerin (Florian) olduğu ve şehrin kalbinin attığı yer St. Marco Meydanıdır. Şehrin en ünlü sembolü ise Büyük Kanal üzerindeki dört köprünün en eskisi ve en renklisi olan ‘Rialto’ köprüsü aynı zamanda şıkır şıkır parıldayan cam eşyaların, kuklaların, efsanevi maskelerin, bayanların asla vazgeçemediği ayakkabı ve çantacıların olduğu  cıvıl cıvıl bir alışveriş mekanıdır. Buradan Grand Kanal manzarasını izlemeden ayrılmamalısınız.






Gelgit olaylarının  denizin 1. m yükselip alçalmasına neden olduğu Venedik’te  St. Marco Meydanında her an yerdeki deliklerden sular süzülmeye başlayabilir. Hazırlıklı olmalısınız... Ve Gondollardan yükselen ‘o sole mio’  melodisi ile Venedik'in kıvrım kıvrım kanallarında eşsiz bir  görsel bir şölende ruhunuzun dinlendiğini hissedeceksiniz. En az 45 dakikalık,  6 kişiye kadar yapacağınız tur için 80-100 Euro kadar bir ücreti gözden çıkartmalısınız.



Murano ve Burano eşsiz camların atölyesi. Ama ben sizlere içlerinde apayrı renklerin oynaştığı cam eşyaları adadan değilde şehirden almanızı tavsiye ederim. 


Venedik‘teki en ünlü köprülerden biri de ‘Ahlar Köprüsü’ dür. Adını eski zamanlarda duruşmadan çıkıp ta mahkum edilenlerin bu köprüden geçirilerek hapse girmelerinden alan köprüde Venedik’e son bir bakışla iç çekenler için Lord Byron bu ismi  19. yüzyılda vermiş. Üstelik  köprüdeki yer alan pencerelerden sadece küçük bir alanı görme şansları varmış...Deniz taksilerinin ve Vaporetto’ların vızır vızır yol aldığı en güzel maskelerin şehrinde bu yazıya sığdıramayacağım kadar göreceğiniz çok yer var aslında... hediyelik eşya, mask alabileceğiniz mekanlarda bol bol vakit geçireceksiniz biliyorum ama siz araya bir makarna ve dondurma yemeyi sığdırmayı sakın ihmal etmeyin... 


Akşam üstü Venedik limanından ayrılarak Guidecca ve hemen ardından St. Marco kanalını izleyerek solunuzda ünlü St. Marco Meydanı, sağınızda Giorge Maggioer Kilisesini izleyerek Venedik’ten ayrılıp Porto di Lido’dan geçerek Adriyatik denizinde Bari yönünde süzülerek çizmenin uç kısmındaki Bari’ye doğru yol alacaksınız. Alberobello’da buluşmak üzere. Mutlu kalın. 
Yazı ve Fotoğraflar:Nuray Özener Değirmencioğlu

1 yorum: