12 Haziran 2020 Cuma

Marakeş Çarşı

Tüm Batılılar ve Asyalılar, Berberilerin Mur-akuş “Tanrının toprakları” dediği Marakeş’i  esas alarak ülkeye adını verirken, başkentin Fes olduğu dönemde tanıştığımız için bir tek biz Fas deriz oraya... Kuzey Afrika’nın, Arap dünyasının ve genişletilmiş anlamıyla Orta Doğu denilen coğrafyanın gerçek anlamda en egzotik ülkesine... Başkent Rabat olsa da, literal ve figüratif anlamda Fas’ın kalbi Marakeş, Marakeş’in kalbi ise medinası yani Jmaa-el-Fna meydanı ve kapıları meydana açılan suklardır. Arap dünyasının çarşılarına alışık olanlar, Şam’a, Halep’e, Muscat’a gitmiş olanlar bile, Marakeş’in yerli halkının akla gelebilecek tüm ihtiyaçlarına cevap veren büyüklükteki suklarında başka bir deneyime adım atarlar.










Jemaa el Fna meydanından kuzeye doğru büyüyen bir labirentin içinde bin yıl önce kurulan şehre mallarını satmaya gelen tüccarların ayak bastığı bazıları hiç değişmemiş sokaklar boyunca kapalı bir pazarda ilerlersiniz. Tarihsel olarak satılan ürünlere göre bölünmüş sukların meydana açılan kapılarına en yakın bölümlerinde turistlerin en çok ilgi gösterdiği ürünler karışık olarak satılır. Gerçek keşif çarşının içlerine ilerleyince başlar. Souk Semmarine kaftanlardan paşminalara, yerel halkın kapşonlu cellabaları, abayalar, antikalar, halılar ve eşsiz Berberi takılarına kadar güzelliklerini önünüze sererken, yolun çatallandığı yerde sağda baharat meydanı ve solda bakır ve pirinç fenerler, aynalar, şamdanlar, gümüş çaydanlıklar, her boyutta tajin kapları, envai çeşit cam eşya ve parfümlerle parlak ve parıltılı Souk el Attarine sizi karşılar. Souk Smata’da renkli, payetli Fas terlikleri insanı cezbederken, Souk el Kebir ve Souk Cherratin çanta, kemer, cüzdan gibi ülkenin önde gelen sanatlarından deri işçiliğinin en güzel örneklerini sunar. Marangozların ve demircilerin hiç bozulmamış gürültülü sokaklarının oluşturduğu Souk Haddadine'den, indigo, safran, nane ve ülkenin meşhur ürünü argan yağı ile renklenen ve Souk Sebbaghine’e geçerken, geleneksel Fas ve Gnaoua enstrümanlarının satıldığı Souk Kimakhine'yi keşfedersiniz.
 
 

 
Her zaman yanılgıya neden olan genel önyargının aksine çarşılar temizdir. Satıcılar, rahatsız etmek bir yana rahatsız olmamanız için gözlerini bile kaldırmazlar. Ortadoğu halklarının aslında inisiyatifi alıcıya bırakmak, alıcıyla iletişim kurmak için tarihsel olarak oluşturduğu pazarlık kavramı bu çarşılarda fazlasıyla geçerlidir. Bir şeyi gerçekten istiyorsanız pazarlık yaparsınız, fiyattan memnunsanız, doğru tutarı ödemişsinizdir. Dostça bir gülümseme ile 'Hayır, teşekkür ederim' demeniz yeterlidir, Fas esnafı turisti örselemez.













Fas'ın her yerinden, çevre Afrika ülkelerinden ve Endülüs’ten gelip yolu Marakeş'te kesişen kervanlar ve tüccarlar, Medinanın çok sayıda kapıya sahip olmasının nedenidir. Tarihte ticaretin ana merkezi, tüccarların mallarını satışa sunduğu ve yerel nüfus büyüdükçe yakınında bugünkü devasa sukun oluşmasına neden olan Jmaa el-Fna meydanı ise tüm Afrika kıtasının en çok turist alan meydanıdır.










 Güneş batmaya yüz tutup, şehirden görünen tepesi karlı Atlas dağları kararmaya başladığında, UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras listesine aldığı meydan canlanmaya başlar. Toprağı kırmızı olduğu için binaları da aynı renk olan ve dokuyu bozmamak için başka renkte binaya izin verilmeyen Kırmızı Şehrin insanları meydana akar. Şehir kurulduğundan beri var olan meydana her gün sökülüp yeniden kurulan seyyar lokantalar yerleşir. Sukta gün boyu içinize çektiğiniz baharat kokusunu yerini, geleneksel yemeklerin kokularını taşıyan dumanlar alır. Gündüzleri taze meyve suyu satan yan yana sıralanmış standlar da aydınlanır ve meydanın geri kalanını müzisyenler, hikaye anlatıcılar, yılan oynatıcılar, dövmeciler, maymun oynatıcılar, akrobatlar, falcılar, dilenciler doldurur. Meydandaki kafelerden birinin terasına çıkıp karmaşanın içindeki ahengi, bin yıldır süren geleneği nane çayı eşliğinde izleyebilirsiniz. Meydanın çıkışındaki Kutubiye Camiinin dikdörtgen minaresi bu masal ortamına binbir gece masallarının atmosferini getirir. 1981 Nobel ödülünü alan Elias Canetti’nin “Marakeş’te Sesler” kitabının tüm detayları gözünüzün önünde canlı olarak akmaya başlar.
 
Yazı ve fotoğraflar: Efsun Müftüoğlu

4 Haziran 2020 Perşembe

Venedik Karnavalı

Adriyatik kıyılarının romantik şehri Venedik, maskeli ve kostümlü ziyaretçilerin akınına uğradığı karnaval zamanında masalsı bir görünüme bürünür.
Karnavalla ilgili rivayetler çeşitli olmakla birlikte, başlangıcının 12. yüzyılda yapılan zafer kutlamalarına kadar uzandığı düşünülmektedir. Pagan geleneğine dayandığı ve baharı karşılamak için yapıldığı da söylenir.



Şubat ayında düzenlenen karnavalın tarihleri Paskalya’ya bağlı olarak her yıl değişir. Karnavalın ardından Hristiyanların Paskalya öncesi girdikleri 40 günlük Büyük Perhiz dönemi başlar. Karnaval sözcüğü Latince carnem (et) ve levare (kaldırmak) sözcüklerinden oluşmakta ve ardından başlayacak perhize uygun bir şekilde “ete veda” anlamını taşımaktadır.




1979’dan beri resmi bir festival olarak düzenlenen karnaval, yaklaşık iki hafta devam eder. Büyük Perhiz öncesindeki hafta sonu karnavalın en hareketli zamanıdır.
Karnaval süresince San Marco Meydanı merkez olmak üzere şehrin her köşesinde, maskeli ve kostümlü balolar, geçit törenleri, yarışmalar, konserler, havai fişek, film, dans ve tiyatro gösterileri düzenlenir.
Karnaval zamanı Venedik, büyük bir tiyatro sahnesine, ziyaretçiler ise kostüm ve maskeleriyle birer oyuncuya dönüşür.





Porselen, deri, alçı, kağıt, tül ve dantel gibi çok çeşitli malzemelerden üretilen, çoğu el yapımı, karnaval maskelerinin farklı anlamları vardır. Uzun ve gaga benzeri burnu olan maskenin veba salgını sırasında, o zamanlar havadan bulaştığına inanılan bu hastalıktan korunmak için doktorlar tarafından kullanıldığı, uzun burnunun içine doldurulan hoş kokulu otların, hastadan yayılan kokuyu bastırmaya yardımcı olduğu söylenir.
Takanın kimliğini ve sosyal statüsünü gizlemek gibi fonksiyonlarıyla maskeler, konuşma özgürlüğü, sınıflar arası sosyalleşme ve itibar kaybetme riski olmadan taşkınlık yapmak gibi çok farklı amaçlarla kullanılmış ve bu yüzden farklı zamanlarda çeşitli yasakların getirilmesine neden olmuştur.
Yazı ve fotoğraflar: Serap Kurbanoğlu