Adana’dan Ceyhan
yönüne doğru 20-25 kilometre gittikten sonra sola doğru dönerseniz, bir süre
sonra karşınıza bir küçük bir köy çıkmakta: Dilekkaya. Köy, 1932 yılında iskan
edilmiş. İşte burası aynı zamanda Anavarza’nın giriş kapısı. Köy tümüyle sit
alanının üstüne kurulmuş. Köyde inşaat yasak, yeni bir ev açamadıkları için
gençler evlenemiyor! Ola ki bir evlenen çıkarsa “huğ” adı verilen, kamışların
üstünün çamurla sıvanmasından oluşan, artık adına ne kadar ev denilir,
bilemiyorum, basit sığınaklara yerleşmek zorunda kalıyorlar. Koruma nedeniyle
köyde mahkemelik olmayan tek kişi yok neredeyse!
Tesadüfler
Anlatılanlara
göre, bölgenin antik değeri de yeni bir ev açma gayreti sayesinde ortaya
çıkmış. Nasıl mı? Anlatılanları aktarayım: Hatun Dilci, bundan 30-40 yıl önce
evlenmiş. Kayınvalidesinin evine gelin gitmiş. Bir süre sonra gelin-kaynana
arasında sorunlar çıkmış. Bunun üzerine eşi, sahip oldukları arazinin bir
köşesine küçük bir ev yapmak istemiş. Temel atmak için toprağı kazmışlar, bu
sırada üzerinde yunus balıkları resmi olan bir mozaik ile karşılaşmışlar. Hatun
hanım sevinmiş, “aman” demiş, “ne güzel, artık halı almamıza gerek kalmadı”.
Ama, karı-kocanın aklına bir kurt düşmüş, “başımıza bir iş gelir mi” demişler.
Ve Adana Müzesi’ni durumdan haberdar etmişler. Müze uzmanları gelip mozaiki
incelemiş, Hatun hanım ile eşine o zamanın parasıyla 500 lira ödül vermiş,
“buranın sorumlusu sizsiniz, bunu iyi koruyun, evinizi de başka bir yere yapın”
demiş. Bunun üzerine bahçenin başka bir köşesini eşmeye başlamışlar. Artık,
şans mı denir, tesadüf mü denir, ya da kader mi, ne derseniz deyin, kazdıkları
yeni yerden de tabanında deniz tanrıçası Thetis ve Eros’u simgeleyen büyük bir
mozaikin bulunduğu bir havuz çıkmış. Yine, Adana Müzesi’ne haber verilmiş.
Yetkililer yine gelmiş ve bu sefer, “sizin eliniz uğurlu, nereye el atsanız bir
şeyler çıkıyor, bundan böyle buranın bekçisi sizsiniz” demişler. Eh, resmi
devlet görevlisi olunca, Hatun hanım ve eşi, çevrede gördükleri açıktaki tarihi
eserleri parça parça evlerinin bahçesine taşımış. Bahçede adeta küçük bir müze
oluşturmuş. Hatun hanım, bir süre önce emekli olmuş, olmuş ama, yerini de
oğluna bırakmayı ihmal etmemiş! Kendine özgü sıcak şivesi ile “okumam-yazmam
yok, ama devlet memuriyetinden emekliyim” diye övünüyor. Bu arada, bekçi iken
belinden hiç eksik etmediği tabancasını teslim etmenin üzüntüsünü de yaşıyor!
Ve bir riyavet; denir ki, Yaşar Kemal "İnce Memed"in bir kısmını iki gün kaldığı bu köyde, hatta
Hatun hanımın evinde yazmış! Doğrusu, mekan, Yaşar Kemal’in eserlerinde sık sık bahsettiği, zaten çocukluğunun da geçtiği Hemite kalesi o kadar yakında ki, inanmamak mümkün değil!
Nasıl
Gezilir?
Aslına
bakarsanız, Anavarza iki bölümden oluşmakta. Bir; Dilekkaya köyünün bulunduğu
ovalık alan, iki; zeminden 200 metre kadar yüksekte olan kale.
İlk kısımda,
şimdilik görülecek fazla bir şey yok. Şimdilik diyorum, çünkü henüz hiçbir kazı
yapılmamış. Büyük bir zafer kapısı, bu bölgenin en görkemli yapısı. Septimius
Severus devrinde yapılmış olan kapı Çukurova’da üç girişi olan tek zafer takı.
Kayalara oyulmuş
stadyumum izleri belli belirsiz. Stadyumun elli metre kadar yakınındaki
kayalık, yapay bir yarıkla ayrılmış. Buraya nedendir bilinmez, Hazreti Ali
yarığı deniyor. Rivayete göre, Hazreti Ali, Bizanslılar ile savaşırken,
kılıcını çekip bu dağı yarmış ve ordusunun geçişini sağlamış! Ama, tarih, bu
geçidin Roma veya erken Bizans döneminde, Anazarbus'tan Flaviopolis (Kadirli)
ve Hierapolis-Kastabala'ya gidilmesi için açıldığını kaydetmekte!
Aynı bölgedeki
anfitiyatro, oldukça bakımsız halde. Etrafında, özellikle çeşitli spor
oyunlarında başarı gösterenlerin frizleri/kabartmaları bulunmakta. Aynı bölgede
bir hamam kalıntısı da yer almakta.
Kale
Gezilecek diğer
alan olan kaleye çıkmanın iki yolu var. Size kayalık araziden yavaş yavaş
tırmanarak çıkmanızı öneririm. Tırmanış yaklaşık olarak bir saat kadar
sürmekte. Ne var ki, bu yolda biraz dikkatli olmak gerekiyor, çünkü her an
zehirli bir yılanla karşılaşma ihtimali var. Yol üzerinde kayalara oyulmuş
kilise kalıntılarını görmek mümkün. Zirveden aşağıya ise ikibin yıllık
merdivenleri kullanarak inebilirsiniz. Böylesi daha rahat oluyor. Tabii,
kaleden, aşağıdaki alanı seyretmek de ayrı bir zevk. Yukarıdan, ovada kurulu
kentin büyüklüğü çok rahat anlaşılmakta.
Son Söz
Yerine
Bu arada yeri
gelmişken yazayım. Dilekkaya köyünde öyle “lojistik” destek sağlayacak yerler
yok. Ne lokanta, ne de bakkal bulunuyor. Tedbirli olmakta yarar var. Ama,
belirtmeden geçmeyeyim, Kültür Bakanlığı’nın görevlisi size yardım etmek için
elinden geleni yapıyor, bütün araziyi gezdirmenin ötesinde, sağolsun, kaleden
yorgun-argın döndüğünüzde istediğiniz kadar çayı da demliyor!
Bir başka rotada birlikte olma
dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder