24 Nisan 2012 Salı

Yine mi Güzeliz Yine mi Çiçek



Bahar; yenilenme, tazelenme, temizlenme mevsimi. Doğayla birlikte uyanma, tomurcuklanma ve rengarenk olma zamanı. Bir bakıma yeniden doğuş...


Bahar çocuğu olarak dünyaya gözlerimi açmış olmamdan mıdır bilmem, çok severim ilkbaharı... Her baharda çığlık çığlığa yeniden doğar, baştan aşağı çiçeklenirim. İçimde ılık ve hafif bir rüzgar eser. Saçlarım dağılır. Gözlerim büyür. Burnumun ucunda hep o taze bahar kokusu...
Nefes alırken mis gibi kokan havayla ciğerlerimi doldurur, nefes verirken kalbimde biriken ne kadar olumsuz duygu varsa hepsini bıkarım. Bir bahar dalıyımdır artık. Hafif, taze, şeffaf, bazen beyaz bazen de şeker pembe...


  
Babaannem meyve çiçeklerine "bahar" der. Zamanı takvimden değil, ağaçların dilinden öğrenir. Meyve ağaçlarının çiçeklerine bakarak baharı duyar. Evin içini dışını çiçeklerle doldurur her bahar. Ve o çiçeklerden yaşamın hüzünlerine karşılık, yaşama sevinci biriktirir. Ben de ondan öğrendim "bahar" sevincini. Her bahar, yaşadığımız yeri çiçek buketine çeviren meyve ağaçlarının isimlerini bir de...


Çocukluğumda evlerin küçücük bahçelerinde, mahalle aralarında hatta sokakların ortalık yerinde, bin bir çeşit meyve ağacı yaşardı. Armutlar, elmalar, narlar, ayvalar, şeftali ve kayısı ağaçları; kirazlar, erikler, bademler, cevizler... Bu ağaçların bulunmadığı bahçe, bahçeden sayılmazdı.Bahçelerinde meyve ağaçlarının çiçek açtığı evlerde oturmuyoruz artık. Ne meyve ağaçlarının ne de baharda rengarenk çiçekler açan park ağaçlarının isimlerini bilmiyoruz çoğumuz.


Çiçek açmış güzelim ağaçları uzaktan ve bir yabancı olarak seyrediyoruz. Bir köşe başında bembeyaz, top top çiçeklenmiş erik ağacını, bademi, kayısıyı fark etmeden, çiçeklerine dokunmadan geçip gidiyoruz yanlarından. Kışın meyve ağaçlarına bakıp, "Renk renk çiçek açsın, yüreğimi bembeyaz düşlerle süslesin, pembe-beyaz çiçeklerini okşayıp seveyim, sonra meyveye dursun; meyvelerini kendi ellerimle koparayım. Reçeller kaynatayım, marmelatlar yapayım..." diye bekleyip duran kadınlar da azaldı. Kent hayatındaki "yaşam telaşında"...


"Baharın müjdecisi" badem ağaçlarıdır. Baharın gelişini ilk o kutlar. Meyve ağaçlarının en haylazı, en başına buyruk, en risk almayı sevenidir. "Herşeyin bir zamanı vardır" demez, Mart geldi mi, azıcık güneşi görsün yeter! Hemen tomurcuklarını patlatıp, açar. Pembe, beyaz...



O çiçekler "çağla" olur çıtır çıtır yenesi. Sonra içindeki beyaz sulu çekirdek olgunlaşarak "badem" olur. O bademlerden yazın içimizi serinleten buzlu badem yapılır. Yetmez! badem çekirdeği kurur; "iç badem", "kuru badem" olur. Kavurursun tuzlu badem, şekerleyip ezersin olur sana nefis bir "badem ezmesi". Bir de damakları çatlatan "acı badem kurabiyesi" olur ki, yeme de yanında yat:) Güzellik sütü, kremi de cabası! Bakın şu minik, asi badem ağacının yaptığına...
Badem Ağacı dedin mi aklıma Datça gelir, Can Yücel gelir... Bir de Aziz Nesin'in "Arkadaşım Badem Ağacı" şiiri, Badem grubunun seslendirdiği...

"Koo desinler bize şaşkın

Sonu gelmesede hiç bir aşkın
Açalım yine de çiçeklerimizi
Senden yanayım arkadaşım
Havanı bulunca aç çiçeklerini
Nasıl açıyorsam yüreğimi
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Nasıl vermişsem kendimi son sevdama
Vur kendini sen de bu güzel havaya"


Erik de, badem ağacı gibi sabırsızdır. Diğer ağaç arkadaşlarının kınayan bakışları arasında, bir sabah aniden "pıt" diye açar. Bembeyaz çiçeklerden dalları görünmez. Erik ağacı çiçeklendi mi, gelin olur. Gelin gibi beyaz, saf ve naif... Aşık olunası...

Bahar demek, erik demek. Her gün bir kilo, kütür kütür yeşil erik yemek demek. Yaşasın erik yemek. Ama illa ki tuzlu :)



Sonra armut, şeftali ve sevgilim kiraz ağacı çiçeklerle bezenir. Ortalık cümbüş yerine döner. Özellikle kiraz ağacı öylesine güzel çiçek açar ki, Tanrı'ya bir kez daha teşekkür edersiniz gören gözleriniz için. Ben her bahar yeniden aşık olurum kiraz ağacına. Maşuğumu onda bulan bir aşık olduğumdan...


Benim gibi fotoğrafseverlerin gözdesidir kiraz ağacı. Ağaçların en fotojeniğidir çünkü... Çocukların da sevgilisidir kanımca. Kırmızı meyvelerini kulağına küpe yapmayan, ya da kirazla dudaklarını boyamaya çalışmayan çocuk var mıdır içimizde?

Çiçeklenmiş kiraz ağacının güzelliğini en çok da Japonya'daki sakuraların (kiraz şenliklerinin) uzun uzun anlatıldığı "Bir Geyşanın Anıları" ve Trevanian'ın "Şibumi" kitaplarından öğrendik. Samurayların onurlu savaşmanın sonucu olarak, genç yaşta yaşama veda ettiklerinden kendilerini kiraz çiçeklerine benzettiklerini...


Badem ve erik ağacının çiçekleri ılık bahar rüzgarı ve yağmurlarıyla savrulmaya başlarken, temkinli elma ağacı güneşi iyice gövdesinde hissedince pespembe çiçekler açar. Ani hava değişimiyle çiçeklerini döküp, meyvesiz bir yazı gözealmak istemez zira! Ne güzeldir, aferindir ona:)

Ne kadar çiçek, o kadar kırmızı yanaklı ve sulu elma... Havalar böyle giderse, bu yaz meyveye doyacağız. Sonra gelsin ev yapımı reçeller, marmelatlar, meyve suları, kompostalar, likörler...


Etrafta uçuşan zıpır kelebekler, telaş içinde çalışan karıncalar, yuva yapmak için gagalarıyla çer-çöp toplayan şarkıcı kuşlar, kocaman kuyruklarıyla bahar gezisine çıkan saksaganlar, çiçeklerin özlerini içen çalışkan arılar...


Doğaki tüm canlılar çıldırmışcasına yeniden doğuşun kutlamasını yaparken; değişimi görmek, farketmek, farkında olmak, yenilenmek en çok da çiçeklenmek gerek.


Baharla birlikte gözünüz, gönlünüz ve ruhunuz şen ola, aşk ola, aşkla kala...

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: Gülden Baraklı Kaya

2 yorum:

  1. aşk OLsun sevgili Gülden... :)

    YanıtlaSil
  2. Damağımda kalan fotoğraflar mıdır, yazı mı? Kendisi de "çiçek" olmuş, bu metnin... "Doğadaki çiçekler kadar" teşekkürler...

    YanıtlaSil