13 Nisan 2012 Cuma

Harikalar Diyarı Kızılcahamam


Bu gezimizde Ankara’ya 80 kilometre mesafede bulunan Kızılcahamam ve çevresinde dolaşacağız. Aslına bakarsanız, çoğumuz Kızılcahamam’ı bir “kaplıca” beldesi olarak bilir; ne var ki bu gezimizde kaplıcaların dışında bambaşka bir Kızılcahamam’ı gezeceğiz. 


Biraz Tarih

Kızılcahamam'ın geçmişi çok eskilere uzanmakta. Orta Anadolu'nun bütün yöreleri gibi Hititlerin, Lidyalıların, Galatların, Arapların, Bizanslıların, Selçukluların yönetiminde kalmış. Osmanlılar döneminde "Yabanabad" adıyla anılmış. İlçenin adı 1933'te Kızılcahamam olarak değiştirilmiş. Ama, hikayeler öyle söylemiyor! Rivayet muhtelif; söylencelere göre Aksak Timur, Ankara Savaşı'ndan sonra buradaki kaplıcalara gider, o aksayan ayağını boş bulunup birden sıcak suya sokunca "aman bre işte Kızılcahamam" diye bağırıverir ve yörenin adını da koymuş olur!


“Jeolojik Miras”

Yöre turizm açısından oldukça şanslı. Son derece zengin doğal güzelliklere sahip. Sonra, yukarıda belirttiğimiz gibi Romalılar zamanından beri kullanılan bir kaplıca bölgesi olarak da biliniyor. Çok sayıda otel, motel ve pansiyon tedavi için gelenlere hizmet veriyor. Son zamanlarda turizm hizmetlerinin çeşitlendirilmesi yolunda bir çalışma yapılmış ve bölgenin “jeolojik özelliklerini” ya da kısaca “jeopark” niteliğini önplana alan bir program gündeme getirilmiş.

Biliyorum, bu son kısım biraz karışık oldu; kısaca açalım: Jeopark kavramı 1991’de Fransa'nın Digne kentinde düzenlenen Birinci Uluslararası Jeolojik Mirasın Korunması Sempozyumu sırasında ortaya çıkmış. Sempozyum sonunda yayınlanan bildiride şöyle denmiş:



"Nasıl ki yaşlı bir ağaç, büyümesinin ve yaşamının tüm izlerini taşıyorsa, üzerinde yaşadığımız gezegenimiz Dünya da geçmişiyle ilgili anılarını içinde barındırıyor. … Kayıtlara da benzetebileceğimiz bu anılar, hem yerkürenin derinliklerinde, hem yüzeyinde, hem kayaçlarında, hem diğer oluşumlarda yazılı. Bugüne kadar, daha çok, kültürel mirasımızın korunmasına önem verdik. Ancak, artık doğal mirasımızı, çevremizi korumanın zamanı geldi. … Bunun için, geçmişini öğrenmemiz, yani insanlığın ortaya çıkışından çok önce yazılmaya başlanan ve pek çok anıdan oluşan bu 'kitabı' okumamız, kısaca jeolojik mirasımıza önem vermemiz gerekiyor. Biz insanlar ve yerküre, korumakla yükümlü olduğumuz ortak bir mirası paylaşıyoruz. Herkes şunu bilmelidir ki, çevreye verilen en küçük bir zarar bile geri dönüşü olmayan kayıplara yol açmakta. Bu nedenle, 'gelişme' uğruna atılan adımlar sırasında, bu mirasın tek olduğu hiç bir zaman unutulmamalı, ona saygı duyulmalı".

Bu son derece doğru yaklaşımı Türkiye’de ilk kez Kızılcahamam ve çevresindeki yönetimler dikkate almış. Bunun sonucu olarak Ankara valiliği, Kızılcahamam kaymakamlığı ve belediyesi, Çamlıdere kaymakamlığı, Ankara Üniversitesi ile Jeolojik Mirası Koruma Derneği (Jemirko) arasında yapılan bir ortak çalışma sonucu “Kızılcahamam-Çamlıdere Jeopark ve Jeoturizm Projesi” hazırlanmış.

Projede, her biri 23 milyon ile 20 bin yıl arasında değişen yaşa sahip olan 23 durak (jeosit) belirlenmiş. Gezimiz sırasında bu durakların bazılarına uğrayacağız:


Pelitçik Ağaç Fosilleri
İlk uğrağımız Pelitçik köyü yakınlarında olan ve yaklaşık 20 milyon yıllık ağaç fosillerinin görüldüğü bir yer. İnanılır gibi değil, koskoca bir alan ağaç gövdeleri ve dalları ile dolu. Taşlaşmış bir orman: Görsel bir şölen alanı!


Alicin Deresi ve Mağaraları
Kalemler köyü yakınlarında bulunan alanda özellikle çok dik bir vadi yamacında bulunan mağaralar dikkati çekmekte. Mağaralardan birinin ağzında Trabzon’daki Sümela Manastırı’nı andıran bir yapı kalıntısı bulunmakta. Kimileri bu yapının XIX. yüzyılda yörede eşkıyalık yapan Cin Ali’nin sığındığı yer olduğunu iddia etmekte. Kimileri de Romalılar zamanından kaldığını, hatta bir manastır olduğunu ileri sürmekte. Henüz hakkında bilimsel bir çalışmanın yapılmadığı bu mağaralara girmek için dağcılık malzemelerine ihtiyaç bulunmakta. Kim bilir belki bir gün bir meraklısı çıkar da bizi “merak”tan kurtarır!


Beşkonak Fosil Yatakları
Bölgede ağırlıklı olarak bitki fosilleri bulunmakta. Ama zaman zaman başta balık olmak üzere çeşitli hayvan fosillerine de rastlanılmakta. Fosillerin 11-23 milyon yıl öncesine ait olduğu tahmin edilmekte. Heyecan verici bir alan!


Güvem Bazalt Sütunları
Güvem-Çerkeş karayolunda bulunan bir boğazın iki tarafındaki kaya kütlesinde son derece “dekoratif” bazalt sütunlar görülmekte. Parçalara ayrılmış olan sütunlar, şekil olarak sabun kalıbına benzediği için halk arasında “Sabun Kayalar” olarak adlandırılıyormuş. Bölgenin yaşının 20-25 milyon yıl olduğu tahmin edilmektedir.


Karagöl
Güvem bazalt sütunlarından sonra yola devam edildiğinde Anadolu’daki sayısız karagöllerden birine ulaşılmakta: Işıkdağı Karagöl. Bir heyelan sonucu oluşan gölün etrafı çam ağaçları ile çevrilmiş durumda. Gölün uzunluğu 80, eni ise 35 metre civarında. Özellikle yaz aylarında piknik alanı olarak kullanılan göl çevresinde herhangi bir tesis bulunmamakta. Yani, Karagöl’e gitmeye niyet ederseniz tedbirinizi almayı unutmayın!

Abacı Peri Bacaları
Peribacası denilince aklımıza çoğu kez Kapadokya bölgesi gelir, ama Anadolu’nun değişik yerlerinde, söz gelimi Frig vadisinde peri bacalarının bulunduğu da bilinmekte. Kızılcahamam civarında da “şapkaları” bulunmayan ve içleri oyulmamış olan bir peri bacaları alanı bulunmakta. Uzmanlar “Ürgüp’ten sonra İç Anadolu’nun en güzel peribacaları”nın burada olduğunu belirtmekte.


Ve Mahkeme Ağacin Köyü
Aslına bakarsanız gezinin belki de en heyecan verici yeri. Köyün adı üzerine bile çeşitli “spekülasyonlar” yapılabilir, gözünüzün önünde Red Kit’teki bazı sahneler canlanabilir! Tarihin ve doğanın iç içe geçtiği bir mekan. Belki ileride sadece burayı anlatan bir gezi notu bile yazabiliriz. Yörede kayalara oyulmuş çok sayıda kilise bulunmakta. Muhtemelen erken Roma dönemine ait olan kiliselerin tamamı özel mülkiyette; çoğu ahır ve samanlık olarak kullanılıyor ve tabii ki her geçen gün biraz daha tahrip oluyor. Köyün camii bile bir kilisenin temelleri üzerinde yükselmekte; temellerinin altında muhtemelen şaraphane olan kullanılan yapılar bulunmakta.

Yukarıda tarihin yanı sıra “doğa”dan da söz ettik. Hemen açıklayalım, her yıl Mayıs-Haziran aylarında onlarca balıkçıl kuşu bu köyde yuva yapmakta.


Ne Yenir?
Kızılcahamam’da Soğuksu Milli Parkı’nın girişinde bulunan lokantalarda ehven fiyatlarla karnınızı doyurabilirsiniz. Ayrıca, şehir içinde yerel yemeklerin yapıldığı küçük lokantalar da mevcut. İsterseniz yörenin önemli ürünlerinden biri olan bal da alabilirsiniz. Uygun mevsimlerde olursa özellikle Karagöl’den dönerken mola vereceğiniz Yukarı Çanlı’dan taze sebze-meyve almak da mümkün. Ayrıca, buradaki çay ocağında patatesli pideyi nefis bir ayran içerek yiyebilirsiniz. İsterseniz, aynı yöreye özgü olan neredeyse yarım metre çapındaki simitlerden de alabilirsiniz.


 YAZI VE FOTOĞRAFLAR: M.BÜLENT VARLIK

2 yorum:

  1. Bloğunuzdaki makaleler bizlerer çok faydalı oldu sorularımıza gereken cevapları buluduk, Dell Yedek Parça olarak sizlere teşekkürlerimizi sunuyoruz.

    YanıtlaSil
  2. Detaylı bir yazı olmuş. Ellerine sağlık Bülent Ağabey...

    YanıtlaSil