Bu yazıda Tempo Tur’un ilk kez düzenlediği iki günlük bir gezinin notlarını aktarmaya çalışacağız.
Göksu Şelalesi
Hadim
Daha sonraki durağımız Konya’nın yaklaşık 13 bin nüfuslu bir ilçesi olan Hadim. İlçenin adı yakın zamana kadar adı “kısırlaştırılmış” anlamına gelen “Hadım”dı. Ama, bu isim beğenilmediği için 2005’te “hizmetkâr” anlamına gelen “Hadim” olarak değiştirildi.
Eğer mevsiminde giderseniz son derece kaliteli olan kirazın tadına bakabilirsiniz. Yeri gelmişken küçük bir not: Hepimizin “Napolyon kirazı” olarak bildiğimiz kirazın gerçek adı “Apollon”. Bu tür kiraz ilk defa Bursa’nın yakınlarındaki Apollon gölü çevresinde yetiştirildiği için bu adı almış, ama zaman için muhtemelen söyleme kolaylığından dolayı Napolyon’a dönüşmüş! Hadim’de üretilen kirazın neredeyse tamamı ihraç edilmekte. Ancak, son yıllarda üretim, gençlerin tarım ile uğraşmak istememesi nedeniyle düşüyormuş.
Taşkent
Ermenek’e doğru giderken kısa bir mola verebileceğiniz yerlerden biri de Taşkent. İlçenin vaktiyle “Pirlerkondu” olan adı 1934’te bugünkü şeklini almış. Taşkent’te Sultan Çeşmesi’nde durarak Toroslardan gelen suyun tadına bakabilirsiniz.
Ve Ermenek
Torosların ortasında yer alan Ermenek’in geçmişi birkaç bin yıl öncesine kadar uzanmakta. Çevrede bazı Hitit eserlerini görmek mümkün. Yörenin neredeyse tüm dağları erken Hıristiyanlık ve Roma döneminde yerleşim yeri olarak kullanılmış. Yörenin Romalılar dönemindeki adı Germanikopolis.
Şehir, bir dağın eteklerinde kurulmuş. Dağın ortalarında bir yerlerde ise Evliya Çelebi’nin öve öve bitiremediği Firan kalesi yer almakta. Kalenin içine girmek için 50-60 santimetre genişliğinde bir yoldan sürünerek geçmek gerekli. Yolun bir tarafı ise belki 80-100 metre yüksekliğinde uçurum. Kalenin duvarları kerpiçten yapılmış ve kerpiçin içine pelit yani meşe palamutu taneleri konmuş. İçinde kaynak suyunun da bulunduğu kalenin zemininin altında çok büyük bir mağara yer almakta. Yani gerekli zahire buraya depolandığında aylarca savunma yapmak mümkün. Günümüzde kaleye giriş tehlikeli olduğu için yasak. Yukarıda kaydettiğim gözlemleri ise 45 yıl önce, gençlik günlerinde kaleyi gezmeme borçluyum!
Vital Cuinet, 1890’larda Ermenek’te 11 cami, 6 medrese, bir tekke, bir hamam ve 2 han olduğunu yazmakta. Günümüzde ayakta kalan cami sayısı ise sadece 3. Kentin ortasında bulunan Sipas Camii geçtiğimiz yıllarda yıkılıp yeniden yapılmış. Caminin avlusundaki 600-700 yıllık çınar ağacı dikkati çekmekte. Meydan Camii bir Karamanoğulları eseri. İmamın sadece namaz vakitlerinde açtığı Ulu Cami de oldukça elden geçirilmiş. Cuinet’in sözünü ettiği hamam, tamamıyla harap vaziyette. Medreselerden ise sadece Tol Medrese ya da diğer adıyla Musa Bey Medresesi ayakta. Medresede vaktiyle dinî ilimlerin yanısıra matematik ve astronomi eğitimi de verilmekteymiş. Hatırlıyorum, 1970’lerde restore edilen yapının bazı hücreleri yani odaları kütüphane olarak kullanılıyordu. Ama zaman içinde kütüphane kaldırılmış, medresenin kapısına da kilit vurulmuş. Medrese, çevrede ele geçen bazı arkeolojik ve etnografik eserler için depo haline çevrilmiş. Bakıma muhtaç olduğu söylenebilir.
Son zamanlarda başlatılan kazılarda, şehir merkezinde birkaç kaya mezarı ortaya çıkarılmış. Burada bulunan geyik avlayan aslan motifli iki lahit kapağı park haline getirilen bir alanda sergilenmekte.
Türkiye’nin en önemli mağaralarından biri olan Meraspoli de Ermenek’te bulunmakta. Vaktiyle jeolog Temuçin Aygen’in bilim dünyasına tanıttığı mağaradan çıkan su bir yandan kentin ihtiyacını karşılarken, bir yandan da elektrik üretimi için kullanılmakta. Ermenek, Akşehir ve Tarsus’tan sonra Türkiye’nin elektrik ile aydınlanan üçüncü ilçesi. 1934’te kurulan elektrik santralı hala görev yapmakta. Sanayi arkeolojisi açısından ilginç bir mekan.
Kentte, XX. yüzyılın ortalarından kalma birkaç sivil mimari örneği de bulunmakta.
Zeyve Pazarı
Zeyve, Ermenek’in önemli bir mesire alanı. Her tarafından suların aktığı alanda 300 kadar tescilli çınar ağacı bulunmakta. Eğer mevsiminde gidilirse her çeşit taze sebze ve meyveyi, nane, kekik, fesleğen gibi aromatik bitkiyi bulmanız mümkün.
Ermenek Barajı
Türkiye’nin en yüksek barajı Ermenek’te bulunmakta. 218 metre yüksekliğindeki baraj, Göksu nehri üzerine kurulmuş. Barajın inşası ile, Ermenek, son derece güzel bir göl manzarasına kavuşmuş. Ama, Ermenekliler yapılandan pek hoşnut değil. Çünkü, barajdan üretilen enerji başka bölgelere veriliyormuş ve barajın yöre istihdamına pek katkısı olmamış! Ayrıca, iklimde önemli değişiklikler olmuş, kar yağışı azalmış, üzüm çubuklarında küflenmeler görülmüş!
Gökçeseki Harabeleri
Yöredeki son durağımız Mut yolu üzerinde Romalılardan kalma bir ören yeri. Ören yerinin “Philadelphia” antik kenti olduğu tahmin edilmekte. Eski adı “İmsi” olan köyde kısa bir süre önce başlatılan kazılarda üç basamaklı bir platform üzerinde birkaç lahit gün ışığına çıkarılmış. Platformun hemen yanıbaşında çoğu yanmış vaziyette binlerce seramik parçası bulunmakta. Çalışmalar henüz başlangıç safhasında. Şimdilik “nekropol” yani mezarlık alanında yapılan çalışmaların genişletilmesi ile önümüzdeki yıllarda burada Anadolu tarihine ışık tutacak eserlerin bulunması beklenebilir.
Son Notlar
Ermenek’te gayet iyi bir otel bulunmakta. Ama, burada kalmak için önceden yer ayırtılması kesinlikle gerekli. Merkezdeki bir lokantada da “arabaşı çorbası”, patatesli hamurla yapılan “delibörek” ve “bulgurca” gibi yerel yemekleri tadabilmeniz mümkün. Çarşıdan da sadece tahin ve pekmezle yapılan helvadan almanızı öneririm. Yerel zeytinyağının tadı da oldukça iyi.
Bir başka rotada birlikte olmak dileğiyle.
Yazı ve fotoğraflar: M. Bülent Varlık
Geziye beraber gitmiştik. Güzel yazı olmuş. Elinize sağlık...
YanıtlaSil