2 Ocak 2020 Perşembe

Tunceli Yolunda

Dersim bölgesindeki gezimize devam ediyoruz. Pülümür’den ayrıldık, Tunceli merkeze doğru yola koyulduk. İlk uğrayacağımız yer eski adı Bahçecik olan Hacılı Köyü.

Pir Sultan Abdal Evi
Hacılı küçük bir köy; doğa Doğu Karadeniz’i aratmayacak kadar güzel, Mayıs ayında her yer yemyeşil. Köyde görülmesi gereken mekan Pir Sultan Abdal’ın yaşadığı iddia edilen harap bir yer; halen zaman zaman kullanılan bir ocak/ibadethane.
Anlatıldığına göre, Hızır Paşa tarafından sürgün edilen Pir Sultan Abdal Horasan’a gider. Bir süre sonra Anadolu’ya dönmesi telkin edilir. Bunun üzerine Pir Sultan, Pülümür’e bağlı Hacılı köyüne gelir ve evini kurar. Günümüzdeki haliyle dam yani ibadet hane, mutfak ve tandırdan oluşan yapının ortasındaki ardıç ağacından sütunu inanışa göre Pir Sultan, Horasan’dan getirmiştir. Bu sütun, odadaki diğer sütunlardan farklı olup, üzerine çubuklar asılmıştır ve altında mum yakılmaktadır. Bu arada, odada bulunan bazı sütunların üstüne yerleştirilmiş olan ahşap parçaların ''koç başını'' andıran ilginç bir motife sahip olduğunu belirtmek gerekir.

Yaklaşık olarak 450-500 yıllık bir geçmişi olan yapı, zaman içinde çeşitli yangınlara maruz kalmış, ama hala ayakta. Anadolu’nun en eski Alevi ibadethanelerinden biri olan bu mekanı ziyaretiniz sırasında eğer şansınız varsa Pir Sultan’ın soyundan olan torunu Mehmet Çelebi ile tanışır, ondan Alevilik hakkında kapsamlı bilgiler alabilir, yöreye özgü bazı söylenceleri dinleyebilirsiniz.
Koç Biçimli Mezar Taşları
İkinci durağımız Sağlamtaş Köyü. Eski adları Serek ve Çirik olan köyün özelliği, mezarlığında koç biçimli 11 mezar taşına sahip olması. Mezarlara koç biçiminde heykeller dikilmesi Orta Asya’dan Balkanlara kadar uzanan coğrafyada belirli yörelerde görülmekte. Anadolu’da en eski örneklerine Kars civarında rastlanmakta. Hatta Kars Müzesi’nin bahçesinde Akkoyunlular ve  Karakoyunlular döneminlerinden kalma taşlar da mevcut. Dersim yöresinde de sadece Sağlamtaş’da değil, Ovacık-Hozat yolu üzerindeki bazı köylerde, Ergen köyü yakınlarındaki mezarlıkta da koç biçimli mezar taşlarına rastlanabilmekte. Bu gelenek 70-80 yıl öncesine kadar sürmekteymiş. Sağlamtaş mezarlığındaki heykellerin birkaç yüzyıllık olduğu tahmin edilmekte. Bu arada, bazı mezarların “hazine” arama amacıyla tahrip edildiğini görebilirsiniz. 


Mezar taşlarının üzerine yıldız, güneş gibi desenlerin yanısıra kılıç, bıçak, kalkan, hançer, at, tabanca, iğne, el gibi ölen kişinin cinsiyetini, mesleğini yansıtan motifler de işlenmiş. Bazı mezar taşlarının üzerindeki “zülfikar” motifi ise ölen kişinin Alevi olduğunu göstermekte.
Zenginpınar (Zağge) Şelalesi
Yörenin doğal zenginliklerinden biri de resmi adı Zenginpınar olan ama halk arasında Zağge olarak bilinen şelale. Kayseri’deki Kapuzbaşı şelalesi gibi kayaların arasından çıkan sular yolun altından geçerek Pülümün çayına karışmakta. Şelalenin yolla buluştuğu noktada, suların içeri dolmadığı zamanlarda açık olan bir çayocağı bulunmakta! Bölge, halk tarafından mesire yeri olarak kullanılıyor. Ama, siz siz olun çevreden fazla uzaklaşmayın; her an, doğada serbestçe dolaşan bir ayı ile karşılaşabilirsiniz!!!

Ağlayan Kayalar
Yol üzerindeki bir diğer doğal güzellik Ağlayan Kayalar. 5-6 metre yüksekliğinde, 20-30 metre uzunluğundaki bir kaya kütlesi, tepesinden sürekli olarak sular aktığı için “Ağlayan Kayalar” olarak anılmakta. Burası etrafta her hangi bir tesis olmamasına rağmen bir mola yeri olarak kabul edilmekte.



Ve Düzgün Baba
Düzgün Baba, Dersim yöresindeki en önemli inanç merkezlerinden biri. Nazımiye ilçesi sınırları içinde yer almakta. Yol biraz uzun, ama çevre inanılmaz derecede güzel. Şimdiye değin resimlerini bile görmediğiniz çeşit çeşit kuşu bu yolda görebilirsiniz.
Neyse konuya dönelim. Düzgün Baba hakkında dünya kadar hikâye var. Birini özetlemeye çalışalım: Şah Haydar olarak da bilinen Düzgün Baba, Derviş Mahmut Hayrani’nin oğludur. Tunceli'nin Zeve mevkiinde bulunan hayvanlarına bakmak için Zargovit tepesine bir ev yapar. Kışın en soğuk günlerinde bile keçileri gayet besilidir. Babası, böyle besili olması için oğlunun hayvanlara ne yedirdiğini merak eder; Zargovit tepesine gider. Rivayetlere göre, Şah Haydar'ın elindeki asayı değdirdiği meşe ağaçlarının hemencecik filizlendiğini görür. Derviş Mahmud Hayrani, görünmeden dönmek isterken keçilerden biri birkaç kez hapşırır. Şah Haydar, keçisine  “ne oldu babam Derviş Mahmud'u mu gördün; niye hapşırıyorsun” diye sorar. Arkasını döndüğünde de babasının kendisine görünmeden gitmek istediğini farkeder. Babasına adıyla hitap ettiği için büyük üzüntü duyar ve Düzgün Baba dağına kaçar. Yöre halkı, Şah Haydar’ın, Zargovit’ten 5 kilometre uzaklıktaki Düzgün Baba dağına üç adımda gittiğine inanır. Annesi birkaç gün eve gelmeyen Şah Haydar için endişelenir. Babasından oğlunun durumunu öğrenmesini ister. Derviş, Şah Haydar’ın durumunu öğrenmeleri için müridlerini gönderir. Gidenler döndüklerinde Şah Haydar’ın durumunun iyi, “işinin düzgün” olduğunu söyler. “İşi düzgün” sözü zaman içinde Düzgün Baba’ya dönüşür.
Yörede, Düzgün Baba’nın aslında Pir Sultan Abdal’ın oğlu Pir Gaip olduğuna inananlar da bulunmakta. 
XIX. yüzyıl sonlarında Dersim çevresini dolaşan Antranik [Yeritsyan], Dersim/Seyahatname adlı kitabında “Düzgün Baba daima Dersimlilerin koruyucu meleği olmuştur” diye yazar ve Düzgün Baba’nın görünmeyen toplarla Osmanlı ordusunu bombalayıp “anında” yerle bir ettiğini; bu topların mermilerinin de üç-dört saat uzaklıktan atılan “yusyuvarlak taşlar” olduğunu kaydeder. 
Efsanelere göre Düzgün Baba, 100-120 yıl yaşamış ve “sır” olmuştur. Türbesi bulunmamakta, sevenleri dağın tepesinde yığılı taşların bulunduğu bir alanı ziyaret etmektedir. Yakın geçmişte bazı tesislerin yapıldığı alanın ortasında çok büyük bir kaya parçası bulunmaktadır. Düzgün Baba’yı ziyaret edenler bu kayanın oyuklarında çıra [mum] yakmakta, kestikleri kurbanların boynuzlarını da kayanın üzerine yerleştirmektedir.
Bir başka rotada birlikte olmak dileğiyle…

Yazı ve fotoğraflar
M.Bülent Varlık

mbvarlik@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder