3 Temmuz 2021 Cumartesi

Tokat Üzerine Notlar

Tokat’a Tempo Tur ile birkaç kez gittim. Anadolu’nun önemli merkezlerini 5-10 yıl arayla gezmek/görmek, yöredeki değişimi gözlemlemek açısından iyi oluyor.
Kale ve Çevresi
Tokat’ın bir şanssızlığı, Ankara’ya olan uzaklığı. Normal bir otobüs yolculuğu bile 6-7 saat sürmekte. Bu nedenle, “güzel bir hafta sonu geçirmek istiyorsanız, atlayın arabanıza, Tokat’a gidin” diyemiyorum. Ama, Tokat, yine de fırsat bulursanız gezmenizi önereceğim bir yer.Şehir, bir yanından Yeşilırmak’ın geçmesine rağmen ağırlıklı olarak kalenin eteklerinde ve Yeşilırmak’a karışan/kavuşan Behzat Çayı’nın etrafında kurulmuş. Turistik anlamda gezilmesi/görülmesi gereken yerlerin neredeyse tümü kale altında, (yani taht-el kale=tahtakale’de) bulunmakta. Şimdi, söz açılmışken biraz Tokat kalesinden bahsedelim: Kentin ortasında kayalık bir tepenin üzerinde bulunan kalenin ne zaman, kimler tarafından inşa edildiği bilinmiyor. Ancak, bazı verilerden 1500-1600 yıllık olduğu tahmin edilmekte. Son yıllarda yapılan araştırmalarda birkaç geçit ve zindan olarak kullanıldığı sanılan odalar  bulunmuş. Bir rivayete göre Osmanlı tarihinde “Kazıklı Voyvoda” olarak bilinen Romanyalı Kont Dracula da bir süre bu zindanlarda yatmış! Bu arada, restorasyon sırasında kale surlarının önemli bir bölümünün yeniden inşa edildiğini de kaydedelim.
Nereleri Gezilmeli/Görülmeli?
Tokat’ın kalkınmasında turizmin önemli bir yer tutacağına kabul eden Belediye, küçük ama güzel bir broşür hazırlamış. Biz de bu broşürü takip ederek kenti gezmeye çalışacağız.






İlk durağımız Yeşilırmak üzerinde bulunan Hıdırlık köprüsü. 750 yıllık bir geçmişe sahip olan köprü bir Selçuklu eseri. Köprünün tam ortasında güzel bir kitabe bulunmakta. Bu arada hemen belirtelim; Tokat bir camiler ve türbeler şehri. Hıdırlık köprüsünden kent merkezine doğru yürürken XIV. yüzyıldan kalma Esentimur Türbesini, XIII. yüzyıla ait Sümbül Baba türbesini, XI. yüzyıla tarihlenen Garipler camiini görebilirsiniz. Bir sonraki durak ise XIII. yüzyıl eseri olan Gök Medrese. Medrese adını, duvarlarındaki  turkuvaz/mavi renkli çinilerden almakta. Yakın zamanlara kadar Tokat müzesi bu binadaydı; ama yeni müze yapıldığı için boşaltılmış, halen ne yazık ki ziyarete kapalı.
Hemen yakındaki XVII. yüzyıl eseri  Taşhan, restorasyondan sonra Tokatlıların “sosyalleşme” alanı halini almış. Hanın geniş avlusu gece yarısı bile dolu. Yirmi yıl kadar önce inanmayacaksınız ama Roma döneminden kalma lahitleri satan antikacılar da buraya taşınmış, ama artık öyle lahit filan yok. Hanın dışındaki dükkanlarda bu mevsimde meşhur salamura Tokat yaprağı satılıyor. Fiatlar düşük değil ama, yaprağın kalitesi gerçekten çok üst düzeyde. Yolunuz düştüğünde yaprak dolmasını seviyorsanız almanızı öneririm. Yine aynı mekanda yerel fırınlarda pişirilmiş ekşi mayalı ekmekler de bulabilirsiniz. Siz de benim gibi ekmek meraklısı iseniz tavsiye ederim.
Biraz daha ileride vaktiyle Yazmacılar Hanı’na ev sahipliği yapan Sulu Sokak bulunmakta. Han, epeyi tamirat geçirmiş, birkaç yıl önce ziyaret ettiğimde Tokat’ın meşhur yazmacılarının yeniden buraya taşınacaklarını söylemişlerdi, ama şu an durum nedir bilmiyorum.










Yolun sonunda Arkeoloji ve Etnografya Müzesi bulunmakta. Yıllar önce Gök Medrese’de sergilenen eserler buraya taşınmış. Yaklaşık olarak 400 yıllık geçmişi olan arasta, neredeyse yeni baştan inşa edilmiş yani “ihya” edilmiş ve ortaya doğrusunu söylemek gerekirse güzel bir müze çıkmış. Az sayıda ama önemli eserlerin sergilendiği bir mekan. Ne bileyim, söz gelimi, bir örneği Amasya Müzesi’nde bulunan Hititlerin Fırtına Tanrısı Teşup’un küçücük bir figürünü burada görebilirsiniz.  Müzede bir zamanlar Tokat’ta yaşayan hıristiyan ahalinin inaçlarına ait eserler de bulunmakta. Müzenin yakınlarında Takyeciler Camii, Yağıbasan medresesi ile Deveciler Hanı yer almakta. Arasta gibi, tamamıyla yeniden yapılan Han, Gazi Osman Paşa Üniversitesi’ne tahsis edilmiş.

Devam ediyoruz. Sırada XVI. yüzyıldan kalma iki önemli yapı yer almakta: Ali Paşa Camii ve Ali Paşa Hamamı. Bu iki yapının biraz ilerisinde Latifoğlu Konağı bulunmakta. Geçen yüzyıldan kalan konakta özellikle ikinci kattaki bir odanın tavan süslemeleri dikkat çekici. Bu vesile ile kaydedelim, eğer gezmekten yorulduysanız, konağın bahçesindeki “cafe”de oturup bir kahve ya da el/ev yapımı limonata içebilirsiniz.

Latifoğlu Konağı’nın hemen arkasında saat kulesi yer almakta. Biraz ileride ise Mevlevihane bulunmakta. Mevlevihane, yıllar önce metruk vaziyetteydi; ardından bence biraz fazla bir restorasyonla müzeye dönüştürüldü. Bir ara yine tamırata alınmıştı, şu an açık mı bilmiyorum! Hemen yakınlardaki Yüksek Kahve bulunmakta. Mustafa Kemal Paşa’nın Tokat ziyareti sırasında balkonundan halka hitap ettiği yapı neredeyse yeniden inşa edilmiş. Çeşitli Anadolu kentlerinde “restorasyon” adına, bir yapının ahşap bölümlerinin “siyah” ya da “kahverengi” ile boyanıp, duvarlarının “beyaz” sıva ile kaplanmasını galiba sorgulamak gerekli! 

Tokat’taki son durağımız ise Atatürk Evi. Geçen yüzyıldan kalma bir konak. Tokat’taki müzelere giriş ücretsiz. Fotoğraf çekmekte de bir sorun yok.   
Bir başka rotada birlikte olmak dileğiyle.

M.Bülent Varlık
mbvarlik@gmail.com