25 Şubat 2022 Cuma

BİR NAZİ ÜTOPYASI- İMKANSIZI İNŞA ETMEK “VOLKSHALLE”

1. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa ve Asya kıtasındaki ülkelerin sınırları birer birer yeniden çizilirken, yenilen devletlerde rejim değişikliği olmuş, güç dengeleri ciddi biçimde değişmiştir. Bu değişikliklerin uzun vadede doğurduğu sonuçlar içerisinde ise tüm dünyayı da derinden etkileyecek olan gelişmeler, şüphesiz ki savaşın baş aktörlerinden Almanya’da yaşanmıştır.

Savaşın hemen ardından, 1918 yılının sonlarına doğru kurulan Weimer Cumhuriyeti, 30 Ocak 1933’de Hitler’in şansölye olması ile ortadan kalkmış ve ardından, sonuçlarını bugün hepimizin yakından bildiği, “3. Reich” dönemi başlamıştır. Kısa süre içerisinde umut vadeden bir yönetim biçiminden, korku üzerine kurulu, temel vatandaşlık haklarının dahi kullanılamadığı totaliter bir rejime, oradan da hızla tüm dünyayı tehdit eden saldırgan bir devlet yapılanmasına dönüşen 3.Reich; 1945 yılında nihayete erdiğinde, ardında nesiller boyu sürecek bir yara bırakmıştı. 

Adolf Hitler

Yıkım ve katliam başlamadan çok önce, Hitler’in, ‘üstün’ Almanya ve ‘Ari’ Alman halkı için çıtası oldukça yüksek sosyoekonomik planları vardı. Yönetime ilk geldiği aylardan başlayarak, halkın bu ‘sözde’ ideallere ulaşabilmesi için birtakım düzenlemeler ve kapsamlı manüplatif propagandalar yapmaya başlayan Naziler; başta ekonomi ve hukuk olmak üzere, eğitim ve kültürü kontrol altına aldılar, hatta öyle ileri gittiler ki; Alman kiliselerini ‘bile’ yeniden düzenlemeye çalıştılar.

Propaganda Afişi – “Ulusun Mimarı Hitler – Yeni bir ulus inşa ediyor” 

Propaganda Afişi – “Tek Millet Tek Devlet Tek Lider Büyük Almanya!”

Nazi kontrolündeki kamu manipülasyonunun merkezi, başkanlığını Hitler’in en yakın arkadaşlarından olan Joseph Goebbels’ın yaptığı Kamu Aydınlanma ve Propaganda Devlet Bakanlığı’ydı. Bakanlığın en önemli görevi, Nazi mesajının; sanat, müzik, tiyatro, film, kitap, radyo ve basın tarafından başarılı bir şekilde iletilmesini sağlamaktı. 

Propaganda Afişi – “Tanrı Bizimle”

 Günlük hayatın içerisinde aklınıza gelebilecek her şeyin ustaca idare edildiği bu tehlikeli politikanın en anıtsal enstrümanlarından biri de mimariydi. Hitler’in vizyonuna göre, aynı Antik Roma ve Yunan’da olduğu gibi devletler yıkılsa dahi artlarında ihtişamlarını hatırlatacak bir miras kalmalıydı. Bu doğrultuda fikirleri ile yeniden şekillendirdiği ‘üstün’ Almanya ve nihayetinde Avrupa kıtası, taştan inşa edilecek görkemli yapıları ile de onun ideolojisine uymalıydı. Hitler’in yaratmaya çalıştığı bu ‘Yeni’ Avrupa’nın ‘meşru’ merkezi ise tabi ki Berlin’di. “Welthauptstadt Germania - Dünya Başkenti Almanya” projesi ile şehri baştan sona yeniden inşa etmek istiyordu. Nasıl ki 1. Petro St. Petersburg’u küllerinden yarattıysa, Hitler de Berlin’i ütopik amaçları doğrultusunda yeniden inşa edecekti. 


2. Dünya savaşını kazanacağına neredeyse emin olan Hitler; zaferinin vücuda gelmiş hali Berlin’i yeniden inşa etmek için en yakınlarından biri olan Silahlanma Bakanı mimar Albert Speer ile kolları sıvamıştı. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ne ilk katılanlardan biri olan Speer, Nürnberg’deki Reich Şansölyesi Binası ve stadyum binası başta olmak üzere Naziler için önem arz eden birçok mimari yapıyı tasarlamıştı. Dehasını partinin emrine adayan Speer ve Hitler iyi bir takım olmuşlardı zira Hitler de kendi çapında bir sanatçıydı ve Speer onun vücuda getirmek istediklerini iyi anlıyordu.  

Mimar Albert 
Hitler 

İkili Mimari’yi etkili bir ideolojik araç olarak kullanarak Naziler’ in tüm organizasyonları ile bütünleştiriyorlardı. Bunun en net örneklerinden biri Speer’in, parti için yaptığı ilk tasarımlardan olan ‘Lichtdom- Işık Katerdarli’ dir. 1933 yılındaki Nazi toplantısının düzenleneceği ancak o tarihte inşası bitmeyen Zeppelintribune için yapılan bu gösterişli ışık dekoru, yan yana getirilen 152 uçak savar ışığı ile oluşturulmuştu. Adeta inşaat halindeki yapının kusurlarını bir illüzyon ile kamufle etmek için düşünülen bu uygulamanın, bugün bile kimin yaptığı ve neden yapıldığından bağımsız olarak, dahice olduğunu kabul etmemek elde değil. 
‘Lichtdom- Işık Katerdarli’
Hitler yönetimindeki Nazi Almanya’sı mimari stili, Antik Roma İmparatorluğu’ndan ilham almıştır. Onlara göre Roma hem mimarisi hem kültürü hem de gücü ile ulaşılması gereken bir idealdir. Devasa büyüklükteki yapılar, mitolojiden alınan figürler ve obsesif bir düzen içerisinde inşa edilen yapılar adeta karşısındaki bireyin devlet ve ideoloji karşısındaki ‘acizliğini’ vurgularken, yandaşlarında hayranlık yaratarak aidiyetlerini güçlendirmekteydi. Bugün bir kısmı yıkılan, bir kısmı ayakta kalan, bir kısmı ise proje aşamasında kalan bu yapılar, hep alanlarının en büyüğü olmak için tasarlanmıştı.
VOLKSHALLE

İşte alanının en büyüğü olarak tasarlanan yapılardan biri Große Halle ya da Ruhmeshalle olarak da bilinen Volkshalle’dir. İnşa edilebilseydi bugün Avrupa’nın en ilginç yapılarından biri olacak olan bu devasa bina, “Welthauptstadt Germania - Dünya Başkenti Almanya” projesinin merkezindeydi. Hatta çevresindeki tüm binaların ona giden yolda birer ‘figüran’ olarak tasarlandığını söylersem abartmış olmam.

Welthauptstadt Germania canlandırma

Hitler’in henüz ‘Führer’ olmadığı yıllardan bu yana aklında olan bu ‘çılgın’ projeye göre yeni Berlin kuzey-güney ve doğu-batı aksı olmak üzere yeniden inşa edilecekti. Şehrin merkezi olarak tasarlanan kuzey-güney aksının her iki ucunda özellikle yabancıları etkileyecek büyüklükte devasa iki büyük tren istasyonu ve iki uzun ve çok geniş tören bulvarı bulunacaktı. Bu aksın güney ucundaki bulvar üzerinde ise Paris’teki Arc de Triomphe’un neredeyse üç katı büyüklükteki bir zafer takı olacaktı. Şehrin kuzey ucu ise tüm devlet binalarına ayrılmıştı. Bütün yapıların yan yana sıralanacağı bu yol, devasa büyüklükteki Volkshalle’ye varacaktı. 

Volkshalle ve önündeki meydan projesi

150.000 ila 180.000 kişiyi bir arada içine alabilecek şekilde tasarlanan binanın, diğer Nazi Mimarisi projelerinde olduğu gibi Roma Mimarisi’nden, özellikle de Hitler’in 7 Mayıs 1938’de ziyaret ettiği ve gençliğinden beri hayran olduğu Roma’daki Pantheon’dan izler taşıyacaktı. Bu arada Hitler’in Pantheon’a olan hayranlığı esasen ziyaretinden çok daha öncesine, ta 1925 yılında kendi tasarlayıp çizdiği çeşitli Volkshale benzeri yapıların bulunduğu eskizlere kadar gitmektedir. Küçük bir not Hitler ‘Kavgam’ kitabının ilk cildini de bu yıl yayımlamıştı.

Dev dairesel bir arenayı çevreleyen üç katlı bir yapı olarak tasarlanan Volkshalle’nin Berlin'in silüetine hâkim olacak anıtsal kubbesi diğer devasa yapılara meydan okuyacak büyüklükte olacak şekilde düşünülmüştü. Kubbesi; genişliği 315 metreye 315 metre ve yüksekliği 74 metreye ulaşan büyük bir granit podyumundan, toplamda 290 metre yüksekliğe çıkacaktı. Sadece dışı değil binanın içi de oldukça görkemliydi. Kuzey aksında bulunan 50 x 28 metre büyüklüğünde tasarlanan niş, altın mozaiklerle kaplanacak, mitolojiden figürlerle süslenecek ve Hitler kürsüsünün bulunduğu alan 24 metre yüksekliğinde bir kartal ile kuşatılacaktı. Hitler buradan bazıları arenanın içerisinde ayakta duran bazıları ise 3 katlı, yüzlerce mermer sütunla süslenmiş tirbünlerde oturan ‘halkına’ seslenecekti. Biliyorum, böyle rakamları art arda sıralayınca binayı gözde canlandırmak zor ama neredeyse 443 metre uzunluğundaki Empire State binası ile yarışacak bir büyüklük düşünürsek, sanırım binanın haşmetini biraz daha net realize edebiliriz. Yetmediyse şöyle tarif edeyim, taş kaplama ve hafif betonun doğru kullanımı ile 290 metre yüksekliğine erişecek olan Volkshalle’nin kubbesinin ortasındaki oculus (ışıklık) 46 metre uzunluğunda olacaktı ve Michelangelo tarafından tasarlanan St. Peter’s Bazilikası’nın 42 metrelik kubbesi bu açıklıktan içeri girecekti! Çok ilginç son bir örnek daha; bina o kadar devasa olacaktı ki, arenanın içerisinde Führer’ine tezahürat yapan gururlu Naziler’nin nefesleri, kubbenin alt tarafında yoğunlaşmaya neden olacak ve bu durum kubbede bulutlar yaratarak Volkshalle’nin içerisinde yağmur yağmasına sebep olabilecekti! Kendi iklimini yaratan ütopik bir bina!

 Volkshalle 

 Volkshalle savaşın kaybedilmesi sebebiyle yapılamadı ve kendini kaybetmiş bir adamın, ‘çılgın’ projesi olarak tarihin tozu sayfalarına gömüldü. Doğruyu söylemek gerekirse, onca örnek, anlatım, açıklama ve rakamsal veriye rağmen, Berlin'in düşüşünden yıllar sonra bile, Volkshalle'nin ne kadar muazzam olacağını anlamak oldukça güç.

Selva Batalloğlu Hansu 
selvahansu@hotmail.com

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder