YAMAN DEDE KÜLTÜR VE SANAT EVİ
Osmanlı’nın son dönemlerine ait nüfus kayıtları, Talas’ta halkın neredeyse yüzde sekseninin gayrimüslimlerden (Ermeni ve Rum) oluştuğunu göstermektedir.
Talas’ın konut dokusu bu çok kültürlü yaşamın izlerini günümüze taşımakta, Tablakaya Mahallesi’nde bulunan Kürtüncü Konağı geleneksel mimarinin en iyi örneklerinden biri olarak gösterilmektedir.
2011 yılında restorasyonu tamamlanan konak, Yaman Dede Kültür ve Sanat Evi olarak yeniden işlevlendirilmiştir. Talas’ın geçmişteki çok kültürlü yapısına uygun bir figür olarak görüldüğü için, konağa, Talas doğumlu Yaman Dede’nin adı verilmiştir.
Korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen konakta 13 oda, 2 mutfak, 2 tandır, 1 şırahane, 5 banyo (dolap içi), 3 tuvalet, 1 kiler, 6 şerbetlik, 2 balkon ve 2 mahzen bulunmaktadır.
Çocuk odasının penceresi diğer odalardan farklı olarak tavana yakındır. Evin mutfağında üzümlerin alt kattaki şırahaneye kolayca aktarılması amacıyla yapılmış bir kanal vardır. Ayrıca hemen her odada bir niş içerisinde resimlerle bezenmiş şerbetlikler bulunmaktadır. YAMAN DEDE CAMİ
Kayseri'nin Talas ilçesi Tablakaya Mahallesi’nde bulunan Yaman Dede Cami (Talas Yeni Cami olarak da adlandırılmaktadır) aslında bir Rum kilisesidir. 1886 yılında Sultan Abdülhamit’in izniyle Metropolit İonnis tarafından yaptırılmıştır. Rumların mübadelede Talas’ı terk etmesinin ardından 1925 (bazı kaynaklara göre 1926) yılında cami olarak ibadete açılmıştır.
Kapalı Yunan haçı tipindeki yapı, üzeri sıvayla kaplanmış kesme taştan inşa edilmiştir. İbadet mekanının üzerini yüksek kasnaklı merkezi bir kubbe örtmekte, özellikle giriş cephesindeki taş işçiliği dikkat çekmektedir.
Kapalı Yunan haçı tipindeki yapı, üzeri sıvayla kaplanmış kesme taştan inşa edilmiştir. İbadet mekanının üzerini yüksek kasnaklı merkezi bir kubbe örtmekte, özellikle giriş cephesindeki taş işçiliği dikkat çekmektedir.
Panaya Kilisesi olarak bilinen yapıya, camiye çevrildikten sonra Yaman Dede Cami adı verilmiştir. Asıl adı Diyamandi olan Yaman Dede, Osmanlı tebasına mensup Rum Ortodoks bir ailenin oğludur, 1887 yılında Talas’da doğmuştur.
Adı Rumca’da “elmas” anlamına gelen Diyamandi’nin İslamiyete duyduğu ilgi çocuk yaşta Mevlana sevgisi ile başlamış ve 1942 yılında 55 yaşındayken müslüman olması ile sonuçlanmıştır. Müslüman olduktan sonra Yaman Dede adını almıştır.
Bugün daha çok Mevlevi şair kimliği ile bilinen Yaman Dede, hukuk eğitimi almış, avukatlık ve öğretmenlik yapmıştır. İslamiyete yakınlık göstermesinden endişelenen ailesi tarafından genç yaşta Rum Patrikhanesi cemaatinden dindar bir kız ile evlendirilmiş, ancak islamiyeti kabul ettikten sonra Patrikhanenin bu evliliği artık uygun bulmaması sonucu eşinden ve kızından ayrılmak zorunda kalmıştır. İkinci evliliğini müslüman bir kadınla yapan Yaman Dede, hayatının büyük bölümünü İstanbul’da geçirmiş, 1962 yılında İstanbul’da vefat etmiş ve Karacaahmet Mezarlığına defnedilmiştir.
AĞIRNAS VE MİMAR SİNAN’IN EVİKayseri’nin Melikgazi ilçesine bağlı Ağırnas, 3000 yılı aşkın geçmişinde Hitit, Roma, Bizans ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapmış bir yerleşim yeridir.
Sivil mimari örnekleri, çeşmeleri, Rum kilisesi, mağaraları, dehlizleri ve yer altı şehri ile zengin bir mimari dokuya sahip olan Ağırnas’ın en önemli özelliği tüm yapılarda taş malzemenin kullanılmış olmasıdır.
Ağırnas’ta yetişen en büyük usta hiç kuşkusuz, eserlerindeki mühendislik zekası ve ince işçilikle yüzlerce yıldır tüm dünyada hayranlık uyandıran Mimar Sinan’dır.
Ağırnas’ta doğan ve 22 yaşındayken (bazı kaynaklara göre daha küçük yaşta) Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme usulüyle marangoz çırağı olarak Acemi Oğlanlar Ocağı’na alınan Sinan, mimarbaşılığa kadar yükselmiş, 50 yılı aşkın süre kaldığı bu görevdeyken Osmanlı mimarisini zirveye taşıyan yüzlerce eşsiz eser ortaya koymuştur.
Sinan'ın doğduğu ev, restore edilip müzeye dönüştürülerek 2007 yılında ziyarete açılmıştır. Üç katlı evin üst katları yakın dönemlerde inşa edilmiştir. Sinan’ın evi volkanik taştan yapılan kemerli alt bölümdür. Evin altındaki dehlizler ve tünellerin yer altı şehri ile bağlantısı olabileceği söylenmektedir.TARİHİ KAYSERİ EVLERİ
Coğrafi konumu, iklimi, yörede bulunan yapı malzemeleri ve 20. yüzyıl başlarına kadar sahip olduğu Hıristiyan nüfus Kayseri’nin sivil mimarisi üzerinde etkili olmuştur.Özgün mimarileri, taş ve ahşap işçiliğini sanata dönüştüren süslemeleriyle eski Kayseri evlerinden bir kısmı günümüze kadar ulaşabilmiştir. Setenönü Mahallesi’ndeki 1800’lü yıllardan kalma konaklar örneğinde olduğu gibi bu evlerin bir kısmı restore edilmiştir.Eski Kayseri evleri, tek veya iki katlı, avlulu, çoğunlukla sokağın iki yanında bitişik düzende yer alan yapılardır.
Evler, genellikle merkez konumundaki sofa, tokana (mutfak) ve harem (yatak odası) adı verilen üç ana bölümden oluşmakta, büyüklükleri ve süslemeleri ev sahibinin ekonomik durumuna göre değişmektedir.
Kesme taştan inşa edilen evlerin cepheleri çıkmalarla hareketlendirilmiştir. Kapılar ve balkonlar dış mekanda taş süslemenin yoğunlaştığı kısımlardır.
Kalp, yonca yaprağı, yıldız gibi çeşitli geometrik şekiller verilmiş havalandırma (ışıklandırma) delikleri cephede estetik amaçlı kullanılan küçük ayrıntılardır.
Müslüman ve Hıristiyan evleri arasında bazı üslup farlılıkları görülmektedir. Üslup farkı gösteren unsurlardan biri kar ve yağmur sularının düz toprak damlardan atılmasını sağlayan çörtenlerdir. Hıristiyan evlerinde stilize edilmiş çeşitli figürler kullanılırken, Müslüman evlerinde çörtenler düz ve sadedir.
Kalp, yonca yaprağı, yıldız gibi çeşitli geometrik şekiller verilmiş havalandırma (ışıklandırma) delikleri cephede estetik amaçlı kullanılan küçük ayrıntılardır.
Müslüman ve Hıristiyan evleri arasında bazı üslup farlılıkları görülmektedir. Üslup farkı gösteren unsurlardan biri kar ve yağmur sularının düz toprak damlardan atılmasını sağlayan çörtenlerdir. Hıristiyan evlerinde stilize edilmiş çeşitli figürler kullanılırken, Müslüman evlerinde çörtenler düz ve sadedir.
Kayseri evlerinin iç süslemesi de dış süslemesi kadar çeşitli ve zengindir. Tandırbaşı, kahve ocakları ve şerbetliklerde daha çok taş işçiliğinin, yüklük, tavan, kapı, panjur ve merdiven korkuluklarında ahşap işçiliğinin zarif örneklerine rastlanmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder