6 Mart 2025 Perşembe

PAKİSTAN



Her yeni bir ülkeyi gezdikten sonra dünyaya olan hayranlığım bir kat daha artıyor. Farklı yerler, insanlar, kültürler görmenin ve farklı lezzetler tatmanın insana vereceği keyfi tahmin edemezsiniz. Bu farklılıklar renkli, heyecanlı ve ışıltılı bir yaşamın değişmez aktörleri. Her şeyden önce her gittiğiniz yerde farklı bir hava soluyorsunuz. Her yerde değişen bu havaya devamlı değişken manzaraları ilave ettiğinizde kendinizde oluşan gelişmeleri de kuvvetli bir şekilde hissediyorsunuz.
Bu seferki gezim, Pakistan’a idi. Türkiye’den uçakla Pakistan’ın kuzeyinde bulunan İslamabad’a uçtuk. İslamabad, Pakistan’ın başkenti ve Pakista’nın kuzeyinde konuşlandırılmış, halihazırda gelişmekte olan yeni bir şehir.
Bir gece konakladıktan sonra İslamabad’dan ayrıldık. İslamabad’da görülmesi gereken hiç bir yeri göremedik. Bunun da nedeni, İslamabad’da BRICS Grubu ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) toplantı düzenlemiş olmaları. Şehirdeki tüm gezilip görülecek yerleri ziyarete kapatmışlar ve hatta istikamete giden yollara da barikatlar kurmuşlar. Kimsenin buralara girmesine izin vermiyorlar. Bu gibi yerleri uzaktan görmeyi bile imkansız hale getirmişler. Bir kaç yerde bu barikatları aşma gayretlerimiz de fayda vermeyince İslamabad’dan erken ayrılmak zorunda kaldık. Tabii ki bu talihsizlik biz de hayal kırıklığı yarattı, ama gezimizin geri kalan bölümünde görülecek yerlerin zenginliğini düşündüğümüzde içimiz biraz rahatladı. Bazen hesapta olmayan durumlarla karşı karşıya kalmak bir gezginin başına gelebilecek doğal bir olay. Burada bir toplantı buna neden oldu, bazen doğal olaylar da arzu edilmeyen durumlara neden olabiliyor. Bu gibi durumlarda bulunduğumuz yere yakın, ancak programda olmayan görülebilecek diğer yerleri planlıyoruz.
Pakistan bağımsızlığını ilan edip ayrı bir devlet olmadan önce bölge, başlıca Pers Ahameniş İmparatorluğu, İskender İmparatorluğu, Seleukos İmparatorluğu, Hint Maurya İmparatorluğu, Kuşan İmparatorluğu, Gupta İmparatorluğu, Arap Emevîler, Türk-Moğol Gazneliler, Gurlular, Delhi Sultanlığı, Moğol İmparatorluğu, Babürlüler, Afgan Dürranîler ve Surîler, kısmen Sih İmparatorluğu ve son olarak Britanya Hindistanı olmak üzere çok sayıda imparatorluk ve hanedanca yönetilmiştir.
Pakistan, Britanya Hindistanı'nın bölünmesini ve Müslüman nüfuslu bölgelerin bağımsızlığını talep eden Pakistan Hareketi'nin çabalarıyla 1947'de Hint Müslümanları için bir yurt olmak üzere bağımsızlığını kazanmıştır.
Başlangıçta bir dominyon olan Pakistan, 1956 yılında kabul edilen anayasasıyla Pakistan İslam Cumhuriyeti’ne dönüştürülmüştür.
Tunç Çağı İndus Vadisi Uygarlığı’na ev sahipliği yapan Pakistan’da dünyanın ikinci en yüksek zirvesi olan Himalayalar'daki K-2 Godwin Austen Zirvesi bulunmaktadır.
Yaklaşık 250 milyon nüfusu ve sahip olduğu nükleer gücü ile dünyanın sayılı devletlerinden birisidir.
Yarından itibaren aracımızla yollara çıkacağız ve gezimiz de böylece başlamış olacak. Bundan sonraki gezimizin tamamını kara yolundan yapacağız. Son durağımız da, Karaçi olacak. Böylece Pakistan’ı kuzeyden güneye geçeceğiz. Oldukça uzun bir yol olacak. Bu yolculuğumuzda, kırsal alanları, İndus Nehri boyunca uzanan vadi, çöl ve yerleşim yerlerini, tarihi yer ve değerleri göreceğiz.
Yollar her zaman asfalt değil. Özellikle ana yoldan ayrıldıktan sonra stabilize yollarda yolculuk uzun ve sarsıntılı olabiliyor. Ancak aracımız son derece kaliteli ve rahat. Bizi zorlayan bir durum yok.
Sabah kahvaltıdan sonra aracımıza binerek ilk adı Generallerin Yolu olan ve daha sonra İngilizler tarafından Grand Trunk Road olarak değiştirilen yolu kullanarak Lahor’a doğru hareket edeceğiz.
İslamabad ile Lahor arası kara yolu ile 312 km. olup yaklaşık beş saat sürüyor. Biz doğrudan Lahor’a gitmeyeceğiz. Zaman zaman tarihi ve doğal değerleri ziyaret etmek için ana yoldan ayrılacağız. Bu da Lahor’a olacak seyahatimizin süresinin uzayacağı anlamına gelmektedir.
Kahvaltıdan sonra otelimizi terk ederek Lahor’a gitmek üzere aracımızdaki yerlerimizi aldık. Bu günkü göreceğimiz ilk yer, Rohtas Kalesi. Kaleye yaklaştıkca uzaktan da olsa rahatlıkla görülebilen yüksek surları ve özellikle burçları dikkat çekici.
Jhelum şehrinin 16 km. kuzeybatısında bulunan bu kalenin yapımı, sanki son günlerde tamamlanmış gibi. Surlar ilk günkü gibi sağlam duruyor. Kaleyi gezimiz sırasında da ciddi bir şekilde yıkıntıya uğramış ve harabe haline gelmiş bir bölüm göremedim. Bunun da nedenin, kalenin her döneminde düşman saldırılarına başarı ile karşı koyarak zapt edilemediği olduğunu öğreniyoruz.
Kale, Babür imparatoru Hümayun’un 1541 yılında yenilmesini takip eden dönem içerisinde Afgan Kralı Şer Şah Suri tarafından inşa edilmiş, erken İslami dönem askeri mimarisini yansıtan eşsiz bir örnektir.
Kalede göz alıcı görünümlü 12 adet farklı kapı bulunmaktadır. En dikkati çeken kapı ise, tüm görkemi ile ayakta duran ihtişamlı Sohail Kapısıdır.
Yaklaşık 4 km. uzunlukta olan, muhteşem burçlarla şekil verilen ve kapılarla görünüşüne görkem katılan kale surlarının kalınlığı yer yer 18 metreyi bulmaktadır.
Kale, 1997 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir.
Bu gün ziyaret edeceğimiz ikinci yer, Hindular tarafından Pencap bölgesindeki ikinci en kutsal yer kabul edilen Katas Raj Hindu Tapınak Kompleksi’dir. Bu tapınak aynı zamanda üç büyük din Hinduizm, Budizm ve Sihizm'in kutsal kabul ettiği Amrit Kund Göleti'ne de ev sahipliği yapmaktadır.
Tarihi kayıtlara göre, 3. ya da 7. yüzyılda kurulduğu düşünülen tapınaklar, bugün Hinduların en önemli tanrıları Şiva'nın gözyaşıyla oluştuğu kabul edilen göletin çevresinde bulunuyor. Gölün ise 2 bin 300 yıllık olduğu tahmin ediliyor.
Dünyanın her yerinden gelen Hindular, komplekste bulunan Şiva'yı temsil eden silindir şeklindeki kayanın başında dua ettikten sonra tütsüler yakarak, taşı sütle yıkıyorlar.
Katas Raj'daki 7 adet Hindu tapınağı ile bir Budist tapınağı harabesi, 1960'ta Göç Edenlerin Mallarını Koruma Kurulu’na (ETPB) devredilerek devlet korumasına alınmıştır.
Başka dinlere ait birçok önemli yapıyı ve bölgeyi restore çalışmalarına devam eden Pakistan, bu gibi yerleri ve yolları daha iyi duruma getirme çalışmalarını sürdürmekte olup bunları inanç turizmine kazandırmayı amaçlamaktadır. Ancak görebildiğim kadarı ile bu amaca ulaşmak için daha çok zaman, para ve çalışmaya ihtiyacı var.
Bu kompleks hakkında anlatılan birçok efsane var ve bunların çoğu da Mahabaharata’ya kadar eskilere gitmektedir.
Bunlardan en önemlisi ve kabul göreni; Hindu tanrısı Shiva’nın eşinin ölümünün arkasından döktüğü göz yaşları şelale olur ve şelalenin döküldüğü yerde de bir gölet oluşur. Zaman zaman Pakistan’da yaşayan Hindular tarafından bu kompleks ziyaret edilmektedir. Hatta Pakistan ile Hindistan’ın aralarındaki ilişkilerinin iyi olduğu dönemlerde Hindistan’dan da ziyaretçiler bu kutsal alana gelmektedirler.
Katas Raj Hindu Tapınak Kompleksi’ni gezdikten sonra Lahora doğru devam ediyoruz. Ancak aracın istikametini Khewra Tuz Madeni’ne doğru çeviriyoruz. Burası bugün içerisinde göreceğimiz üçüncü ve son yer. Bu madene ulaşmak için ilk önce Khewra’ya ulaşmamız gerekiyor. Ana yoldan ayrılıp daha çok stabilize olan yola sapıyoruz. Uzun bir yolculuktan sonra tuz madenlerine ulaşıyoruz.
Yol boyunca gördüğümüz çeşitli desenlerle rengarenk bezenmiş göz alıcı kamyonları takip etmek büyük bir keyif. Pakistana özgü bu süslemeler, göz alıcı; desenler birbirisine benziyor ama aynısı değil. Çok özenilerek yapılmışlar ve sanıyorum kamyon sahipleri araçlarından daha çok bu süslemelerle fark atmaya çalışıyorlardır.
Sonunda tuz madenine ulaşıyoruz. Madenin içine doğru inşa edilmiş ve inşası 1930 yılına kadar geri giden tren yolu üzerinde hareket eden; yalnızca madeni ziyaret için gelen turistleri taşımak için kullanılan bir tren var. Kısa mesafeli olan ve tünellerden geçen tren keyfi beklenmedik bir fırsat.
Bu tuz madeni, dünyada birçok ülkede benzerleri olan bir maden. Bu madenden Pakistan'ın yıllık tuz üretiminin yarısı karşılanıyor. Pembe ve kırmızı rengiyle bilinen ve yüzde 99 oranında saf tuzdan oluşan Himalaya tuzunun çıkarıldığı bu maden, ülkede yerli ve yabancı turistlerin de en çok ziyaret ettiği noktalardan biri haline gelmiş.
Yılda 300 bini aşkın turistin ziyaret ettiği madende, galerilerin içinde tuz taşından Pakistan'ın ünlü yapılarının ışıklandırılmış minyatürleri de yer alıyor. Bu tuz taşlarının arasına yerleştirdikleri ampuller ile meydana getirdikleri rengarenk ortamla son derece güzel bir hava yaratmışlar.
Saf olarak çıkarılan tuz, gerçekte Himalaya tuzu adı ile satılıyor. En çok popular olanı, pembe tuz ancak diğer renklerde olanları da var. Madenden bu tuzlar toplam kalınlığı yaklaşık 150 metre olan yedi kalın tuz damarından çıkarılıyor.
Tavanı ve duvarları doğal pembenin tonlarında olan tünellerde ayrıca yine tuz taşından üretilmiş tuğlalarla inşa edilmiş tedavi merkezleri de yer alıyor.
Maden içinde kurulan bu küçük kliniklere her yıl binlerce kişi astım, bronşit, kulak iltihabı, nefes darlığı ve alerji tedavisi için geliyor. Tamamen ilaçsız uygulanan tedavi süreçleri hem Madencilik hem de Sağlık Bakanlığı kontrolünde yapılmaktadır.
Pakistandaki gezimizin bu günün de birbirinden kilometrelerce uzakta olan üç turistik yeri gezdik. Akşam havanın kararmasından sonra Lahor’daki otelimize ulaştık. Uzun bir yolculuktu. İyi bir akşam yemeğini ve rahat bir uykuyu hak ettik.
Yarın sabah kahvaltısından sonra başka yerler görmek üzere araçlarımıza binip yeni maceralara doğru yol alacağız.

Hoşça kalınız.
olay.salcan@gmail.com
https://olaysalcan.blogspot.com/

Fotoğraf Galerisi:




















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder