Özbek'lerin sıcaklığı, çöl hariç her yerdeki temizlik (seyrek olarak gördüğümüz dilenciler bile temizdi), bizim görmediğimiz ama çok olduğu söylenen polisler sayesinde güvenlik, oteller çok güzeldi. Tabii en önemlisi; mimari eserler çok güzeldi.
Muhteşem çini eserlerle dolu ülkede bir çok eser Moğollar ve Sovyet döneminde yok edilmiş. Bazısı çöl kumu altında kalarak kurtulmuş. Kalanlara 91'deki bağımsızlıktan beri müthiş restorasyonlar yapılmış. Bu konuda bizden çok ilerdeler. Eserlerde İran etkisi, mimarisi de var. İç alanda altın kullanımı da ondan. Minareler süs, ezan genelde içeride sessizce okunuyor.
TAŞKENT
Taşkent |
Sovyet zamanından kalma dev caddeleri, metrosu ve dev parklarıyla (20 tane!) tam bir başkentti. (Nüfus 3 milyon) Türkler Aquapark ve Disneyland yapmış. ( XVI. yy.da yapılmış olan Kukeldaş Medresesi, 16 yy.Barak Han Medresesi, Keffal Şaşi Türbesi, Kaht-ı İmam Camii, Timurlar Tarihi Müzesi, Çar-Su Halk Çarşısı, Özgürlük Meydanı, sanatçıların dizildigi Brodway caddesi ve daha bir çok yeri gördük. )
Amir Temur Devlet Müzesi |
Amir Temur |
KHIVA
Urgenc'e uçup otobüsle Khiva'ya geçtik. Unesco listesine dahil, Kerpiç kale surlarının icinde kerpiç yapılar, mavi- yeşil şahane çinileriyle çok hoş bir köy-şehir... Genelde 17.yy, Harezmlerden kalma (Harzemşah) eserlerle dolu. (İsfendiyar Sarayı, 16.-17.yy, en büyük kubbesine sahip Pehlivan Mahmud Türbesi, Hudayar Han Sarayı, 19.-20.yy’dan Taş Kale Kervansarayı, Arap Han Medresesi, Palvan Kari Külliyesi, Muhammed Rahim Han Medresesi, 57 mt. yükseklikte İslam Hoca Minaresi, Kalta(küçük) minare ve 12.yy 'dan Cuma Camii görüldü.
Yorgunluktan herkesin çıkmaya cesaret edemediği bir merdivenden çıkınca Hiva'yı tepeden seyrettik, harikaydı. Kale 4 kapılı. Kervan önce kapıda vergi ödüyormuş. Biz bir kapıdan girip foto çeke çeke ana kapıya geldik. Oradan tekrar girerken foto çekmek icin para verdim, katkım olsun diye. (5000sum). (Çok görünüyor ama 1 dolar 4000 sum, resmi olarak 2600 sum. Çok zaman dolarla alışveriş yaptık. Toplam harcamam 100 doları geçmedi ama çok harcayanlar da oldu. Kilimler, ceketler, kürk başlıklar vs) Bazı yerde 3 kapı var, zenginse, zengin ülkeden geliyorsa 1. kapı, fakirse 3. kapıdan giriliyormuş bir zamanlar! Muamele de ona göre tabii. Ye kürküm ye!...
Khiva- Küçük (Mavi) Minare |
Oradan sonra 9 saat kadar çöl yolculuğu yapıldı ve Amuderya (Ceyhun) nehri goruldu. Bu hat uçakla olacak gibi zamanla... Tuvalet biraz sorun. Nehir geniş yataklı ama suyu çok azalmış. Aral gölü de neredeyse yok olmak üzere, bölge için çok tehlikeli! Çünkü Tacikistan baraj yapıyormuş! Siri Derya (Seyhun) ise Kazakistan'ın barajı nedeniyle azalıyormuş.
BUHARA
Yine UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Buhara'da; 5.yy'dan Buhara Ark Kalesi (Tahtı Rusya'da, başka birçok şey gibi.), Hz. Eyüp’ün mezarının olduğuna inanılan Çeşme-i Eyüp Türbesi, 9.YY’da Orta Asya’daki en eski camilerden olan Magaki Attari Cami, Nasreddin Hoca heykeli, 16-17.yy'dan Kalan Cami, Nadir Divan Bey Medresesi, Miri Arap Medresesi, Orta Asya’daki en büyük medrese olan Kukeltaş Medresesi, ünlü astronom ve matematikçi Uluğ Bey (Timur'un oğlu Şahruh'un oğlu) tarafından yaptırılan Uluğ Bey Medresesi ve 14.yy’da Nakşibendi tarikatının kurucusu Bahaddin Nakşibendi Türbesi görüldü. (Buralara dini geziler de yapılıyormus bol bol.) 9.yy'da Malatya'da baslayan Nakşiliğin merkezi ama ülkede tarikat yasak! Nakşi mezarlarında tahta sopa ucunda tuğ ses cıkarıyor, civarda mezar olduğu anlaşılıyor, ayrıca beyaz kumaş, at kuyruğu takılı. Türkiye, Suudi Arabistan tamire cok yardim etmiş ama tuzlu suyla yapılan restorasyonun surekli tekrarı gerekiyormuş! Lunapark içinde Semailerin türbesi var. Kum altında kalarak kurtulmus. 8.yyda kerpiç, 9.yy.da tuğladan yapılmış.
Nasreddin hoca bir çok Türki ülke gibi Özbekistan'da da sahipleniliyor. Onların havayolu dergisinde bir cok fikrası vardı, bizim de bildiklerimizden.
Buhara çöl yanı ama 2-3 metrede su çıkıyor, o yüzden yüksek bina yok. Burada Fars'ca (Tacikce) konuşan çokmus. Türkiye'de okumuş birinin lokantaya çevirdiği 2 katlı evinde yedik öğlen yemeğimizi. (Doston house) Buhara Özbek pilavını (Sufi pilavi) Taşkent pilavından daha çok beğendik. Pilavda tatlı havuçların hem sarı, hem turuncusundan var+yer fistığı+kuru üzüm+nohut+dana eti+?, yani ne ararsan var, biraz yağlı ama lezzetli. Daima önce meze gibi bir şeyler geliyor. Patlıcan kızartma, süzme yoğurt, rende havuçlar , 2 tip salata ve güzel bir ekmek. Bazı şeylerin içinde kişniş vardı. Çok faydalı, Gürcistan'daki kadar çok değil ama sevmeyen için kötü. Onunla doyduktan sonra doyurucu bir çorba, sonra etli pilav, üstüne meyveler geldi çoğu zaman...Kilo aldık yani...Son 2 gün ishal olanlar oldu...
Özbek Pilavı |
ŞEHR-İ SEBZ
Yine biraz çöl yolculuğuyla Timur Han’ın doğum yeri olan Şehrisebz’e (Yeşil Şehir) gidildi. Timur Han döneminden kalma; 80 metre olup ta şimdi 63 metre kalan Ak-saray Saray (çok guzeldi), Timur heykeli, Timur’un torunu Cihangir Şah’ın türbesi, Gülal Türbesi, 5.yy dönemine ait Gumbez-i Seyidan ve Gök-Gümbez (Kümbet) Cami görüldu. Ak-saray'da da işlevsiz minare (güldeste) var.
SEMERKAND
Çölden devam edip UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Semerkand’a ulaştık. Semerkand'ın kalbi, çok etkileyici Registan Meydanını; 15-17 yy.da yaptırılmış Uluğbey, Telkari (Tilyo Kori) Medresesi ve Şirdari Medreselerini gördük, ayrıca Hoca Hızır Sarayı, Şah-ı Zinde türbeleri , Uluğ Bey’in gözlem evi, Uluğ Bey Rasathanesi müzesi, 6.yy’da kurulmuş Semerkand'ın kuzeyindeki en eski yerleşim yeri olan tarihi Afrosiyab Harabeleri gezildi. Semerkand'da da 4+4 caddeler, parklar coktu. Timur heykeli de vardı tabii... (Onlar Amir Timur diyor biz Aksak Timur yani Timurlenk diyoruz) Semerkand çok restorasyon gördüğü için Unesco mirasına alınmamış. Ama İpek yolu kesişim noktası oldugu için soyut eser koruması altındaymış. Uluğ beyin 3 katlı rasathanesinden sadece sextant kısmı kalmış ama müzede yapılanları güzel anlatmışlar. Oğlu tarafından öldürülünce dostları (Özellikle Ali Kuşçu) kitaplarını kaçırıp Türkiye'de çoğaltmış.
Çölde devam edip Semerkant yakınlarındaki Hoca İsmail Kasabasında, 810 yılında Buhara’da dünyaya gelen İmam-ı Buharî'nin Türbesi ve buradaki cami ziyaret edildi. 700.000 hadisin 70.000'ini toparlamış. (Bu türbeleri gezmek için gelen çok dindar tur varmış.)
Sonunda yine Taşkent'e dönüp gezimizi bitirdik. Son ziyaret yeri vakit geçirmek için bir AVM oldu. Fakir ülkede bizim "Mavi" gibi markaların 3 kat filan daha pahalı olduğunu görüp inanamadik. Neden bizden torbalar dolusu alışveriş yapıp geldiklerini anladık.
Özbekistan'da 12 eyalet ve otonom Karakalpakistan varmış. Burada 106 millet yaşıyormus! %15 Rus. Yahudi çokmuş. Karşılaştığımız Türkmenlerden ve tabii Özbek'lerden büyük tezahürat gördük. Ailesinden Türkiye’de yaşayanlar çoktu.
8 mart resmi tatil ama o tatil kadının yemekler yapması, kocanın da altın hediye almasından ibaret gibi. Erkek önden yürürmüş. Gerçi ben pek gözlemlemedim. Annelerin kız seçmesi hala söz konusu ama yeni nesil onları dinleyecek gibi değil. Evlenenler adet gereği mutsuzmuş gibi bir tavırla ve kiralık bir sürü limuzinle Timur müzesine gidiyor. (Chevrolet burada üretiliyor, bol.) Bizim gazetelerde kadınların başörtüleri toplandı filan yazıldı, öyle değilmiş. Laik ülke oldukları için baş örtmek serbest ama çarşaf vs. yasakmış. Kamu çalışanları boynunu kapatmama şartıyla başörtüsü takabilirmiş. Fethullah okulları terörist kabul edilip kapatılmış. Türkiye'de okuyanlar da geri çağırılmış. Bizde tarikat serbest diye vize isteniyormuş!?Türkiye ile ticari faaliyet çok. 2 kadınla evlilik yasak ama yapanlar var.
8.yy'da arap işgaline kadar Zerdüştlük varmış. (Bizim de kökenimiz gibi.) Bu yüzden türbeye girerken ateş yakılıyor, ateşli kutlamalar var vs... 21 martta Nevruz 1 gün kutlanıyor ama 3 gün tatil var+ 2 maaş ikramiye veriliyor, 24 ve 10 saat kaynayan özel etli yemekler yapılıyormuş.
Pazarları müthiş, her şey yetişiyor gibi. Çekirdeksiz parmak üzümler, elmalar harika. Mas (mercimek gibi) ve kahverengi pirinç aldım. Doğal gaz, petrol, kömür bol. Altın bol ve kaliteli ama isçilik kötü, Türkiye'den işlenmişini alıyorlarmış. Kadınlar çürük dişlerini altın yaptırıyorlar. Önler tamamen altın! Seramikten daha ucuzmuş. Tuzlu su, çok sıcak, çok soğuk hava dişleri mahvediyormuş. Yaz 50-60, kış -30,40 derece! Asfalt yazın eriyor, kışın çatlıyor. Türkiye ve başka ülkelerin yardımıyla yapılmış beton+çelik yollarda bile 70 km. ile gidebildik... Binalardaki çiniler de tuzlu su ve hava koşulları yüzünden dökülüyormuş ama İran çinisi dayanıyormuş. (Bizim de Kütahya çinisi degil ama İznik çinisi dışarda dayanır.)
24 yıldır aynı cumhurbaşkanı var. Komşulara göre iyi durumdalarmış. Enflasyon %30'a çıkabiliyormuş! İşsizlik %5. Gençler Rusya, Türkiye vs. de... Devlet yol boyunca köylülere 6 odalı, park yeri ve avlusu olan evler yaptırmış. Güzel görünüyorlardı. 15-20 sene kredi ödeyerek alabiliyorlarmış. (60-70.000 dolar) Maaş 300-400 dolar, sadece yemeğe yetiyor. 2, 3 iş yapmak gerekiyor. Polisler 1000-2000 dolar alıyormuş. 2 senelik askerlik sonrasi olunabiliyor. Askerlik yapanın üniversite puanına katkı da oluyor. 2. dünya savaşında Rus ordusunda 400.000 kişi ölmüş.
Suudiler vahabi (Selefi) imis, türbe yasakmış. 19.yy'da türbeleri yıkmışlar. Zerduştlükte de yok. Sufilerde turbe var. Sufi yün demekmis. Yün başlık, elinde duttan hassa ve sadaka icin ici bos kabakla dolaşırlarmış, yasaklanmış.
Tienşan (Tanrı) dağları yeşil, Pamir dağları ise çöl.
Yeni gelin günde 7 elbise degişiyor, püsküllü şapka takıyor. 1 sene içinde çocuk olmalıymış! 5-10 sene çocuk olmazsa boşanma! Özbek adam Rusla evlenip müslüman yapabilirmiş ama tersi olmazmış! %10-15 boşanma oluyormuş. Cenaze goren arabasından çıkıp 10 metre filan tabut taşıyormuş omuzunda.
Eğitim sisteminde Türkiye'yi örnek almışlar. 60'dan fazla üniversite, enstitü var. Üniversite 1500 dolar, %20 burslu. 2-3 yerde çalışıp çocuklarını okutuyorlarmış. Engelliler bedava. Okul çocuklarının temizliği, kurdeleleri bu işe verdikleri önemi yansıtır gibiydi.
Tabelalarda gördüğümüz anlamsız gelen yazıları uğraşınca çözüyorduk. Kirish:Giriş Kush kelibsiz: Hoş geldiniz.
Son olarak; Buhara ve Semerkand'da 15 yıl geçirmiş Ömer Hayyam'dan bir kaç dörtlük seçtim:
Eşi dostu verdik birer birer toprağa;
Kiminden bir taş bile kalmadı ortada.
Sen, yorgun katır, hala bu kalleş çöldesin;
Sırtında bunca yük, yürü bakalım hala.
Dert içinde sevinci bul da yaşa;
Haksız düzende haklı ol da yaşa;
Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın,
Varından yoğundan kurtul da yaşa.
Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
Sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok.
Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.
YAZI ve FOTOĞRAFLAR: Nur CANOĞLU
Yazı, Özbekistan'a gidenler için "bir kere daha mı gitsem acaba" ; daha henüz gitmeyenlere de "hemen oralara gitmeliyim" kışkırtıcılığında olmuş ... Sevgili Nur Nur Canoglu emeğine sağlık... Çocukluk masallarımızın İpek Yolu Diyarları Hive, Semerkant, Buhara... Gidilmeli ve o kültürlere dokunulmalı...
YanıtlaSil