4 Mayıs 2012 Cuma

Ejdarhanın Ülkesi ÇİN-1


“Ni Hao”  yani merhaba. Tempo Tur ile yeniden muhteşem bir geziye başlıyoruz. Bu seferki gezimiz dünyanın ve Uzakdoğu'nun en gizemli ülkelerinden birisi olan Çin’e. Uzun süren bu gezimizi bir yazıda size anlatabilecek miyim bilemiyorum. Gezimizdeki ilk durağımız, Şanghay.
Şanghay, tek kelime ile bir gökdelenler şehri. Şanghay’a akşam ulaşabildiğimiz için ilk gördüklerimiz, Şanghay’ın gece görüntüsü. O kadar çok ışıklandırmışlar ki şehir sanki bir fuar alanı görünümünde. Gökdelenlerin cephelerindeki reklamların yanıp sönen ışıkları da bu görüntüyü destekler nitelikte.

Çok kalabalık ve hareketli bir şehir. Özellikle nehrin iki yakasındaki binaların görüntüsü bir peri masalı gibi. Şanghay gezimize, bu akşam nehir kıyısında yaya bir gezinti ve sonra şehrin simgesi haline gelmiş, herkesin muhakkak ziyaret ettiği “Pearl Tower“ TV kulesinden başlıyoruz. Gerçekte haberleşme kulesi olarak inşa edilmiş olan bu kuleden şehrin manzarası çok güzel. Bu akşamlık bu kadar.

Şanghay çok yeni bir şehir, 20 yıl evveline kadar da ufak bir yerleşim yeriymiş. Ama son yıllar içerisinde çok gelişmiş. Çok kalabalık; ama düzenli yapısı, geniş caddeleri, çok katlı yolları ve oto parkları ile bunu pek hissetmiyorsunuz. Özellikle bisiklet ve motorsiklet kullananların sayısının çokluğu şaşırtıcı. Şehrin düz olması, önemli bir neden. Bunlara bir de üç tekerlekli eşya taşıyan bisikletleri ekleyin.


Bu günkü gezimizin ilk durağı, Şanghay Müzesi. Çin’in kültürü, sanatı, sosyal yapısı, halkın yaşamı ve tarihi hakkında fikir sahibi olunabilecek bir milyon parçadan oluşan güzel ve zengin bir müze. Çok etkileyici.

İkinci gezi durağımız, 1500’li yılların ikinci yarısında yapılmış "Yu Yuan Bahçesi." Daha evvel İngilizlerin bile giremediği, yalnızca yerli halkın yaşadığı bu bölge, şimdi turistik bir alan olmuş. Geleneksel Çin mimarisinin örneklerini burada görmek mümkün. Bahçenin, yapay tepe, ufak göller ile sakin ve huzur verici bir görüntüsü var.

Daha sonra da "Yeşim Buda Tapınağı"nı ziyaret ediyoruz. Eski Çin yapı tarzında yapılmış, yeni bir tapınak olmasına rağmen içerisinde bulunan heykeller eski. Burma’dan getirilen iki Buda heykeli, bunların en ünlüleri.


Yapılacak bir ayin zamanına denk geliyoruz. Sarı ve al renkli giysileri, sıfır numaraya vurulmuş başları ve önlerine kavuşturdukları elleri ile Buda rahipleri ayine başlamaya hazırlar.

Huang Pu Nehri üzerinde yapılan tekne gezisi çok keyifli. Akşam hava kararmadan başlayan bu gezi unutulamayacak kadar güzel.


Doğu tarafında modern gökdelenler ile batı tarafındaki Bund Bulvarı ve onun üzerindeki klasik tarzdaki binalar geçmişten geleceğe bir köprü. Nehrin kenarlarından nehre dökülen aydınlatılmış suların görüntüsü ise harikulade.

-YANGTZE NEHRİ GEZİSİ-
Şanghay’daki gezimiz bitti. Şimdi dört gece, üç gün sürecek nehir turumuz için Wuhan’a uçuyoruz. Wuhan hava alanında bizi bekleyen aracımıza binerek gemimizin demirli olduğu Yichang’e doğru yol alıyoruz.

Çok eski bir mumya
Yichang’e gelmeden yol üzerinde olan Jing Zhou şehrine uğramak iyi bir fırsat olacak. Nedeni de, bu şehirde çok zengin bir yeşim taşı müzesinin olması. Onu görmek istiyoruz. Bu taşın çok eski zamanlardan beri Çinliler tarafından bilindiği ve kullanıldığının güzel örneklerini bu müzede görüyoruz.

Çinlilerin genelde yeşim taşını törenlerde kullanmak, süs eşyası olarak takmak, ölüyle beraber gömmek ve günlük faaliyetler için olmak üzere dört kategoride kullandıklarını bu müzede öğreniyoruz. Bu müzede sergilenen ve görülmeye değer olanların en önemlisi hiç şüphesiz, bir mumya.

Mumya, bozulmasın diye camla koruma altına alınmış. Yerden aşağıya yerleştirilmiş. Tepeden bakıyorsunuz. Bu kadar uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen çok iyi durumda. Canlı gibi. Yanına iç organlarını çıkarıp koymuşlar.


Sonunda gemimize geliyoruz. Beş katlı ve beş yıldızlı oteli aratmayacak kalitede bir gemi. Herşey düşünülmüş. Dört gece, üç gün boyunca rahat, güvenli, huzurlu ve eğlenceli bir gezi yapıyoruz.
Üç Boğaz Projesi
Gemimizin gece yolculuğunun sonunda bir iskeleye yanaşıyoruz. Bu gezi durağımızda Yangtze Nehri üzerinde gerçekleştirilen Üç Boğaz Projesi (Three Gorges Project)’nin önemli bir unsuru olan dünyanın en büyük barajını gezeceğiz. Bizi bekleyen otobüsler var. Her otobüste de bize geziyi anlatacak yerel rehberler. İki saat sürecek geziye başlıyoruz. Bu baraj, dünyanın en büyük barajı olabilir, ama bana göre insanı hayrete düşürecek ve etkileyecek bir baraj değil.

KeyifliBir Nehir Gezisi
Tekrar gemimize dönüyoruz ve nehir gezimize devam ediyoruz. Barajı aşmak için teknemiz, 4 adet birer mühendislik harikası olan kanaldan geçiyor. Yangtze Nehri'nin her iki tarafı yüksek dağlarla çevrili ve yeşilin her tonu var. Bir toprak parçası göremiyorsunuz.

Nehir boyu kenarlara konan su derinliğini gösteren işaretlerden, derinliğin 175 metreye kadar ulaşabileceğini anlıyoruz. Çoğu yerde su derinliği, 150 ila 160 metreye şimdiden ulaşmış. Bir çok yerleşim yeri sular altında kalmış. Burada yaşayan halkın bir kısmı, başta Şanghay olmak üzere kendilerine devlet tarafından iş bulunarak başka şehirlere nakledilmişler. Kalmak isteyenlere de tepelerde yeni yerleşim yerleri yapılmış, insanlar buralarda yaşıyorlar. Yeni yollar ve köprüler inşa edilmiş. Elektrik ve su getirilmiş.


Manzara çok güzel, nehrin iki tarafı dik yamaçlardan oluşuyor. Yemyeşil. Sık sık yerleşim yerleri görüyoruz. Büyük yerleşim yerlerine geldiğimizde gökdelenler başlıyor. Bazen tepelerde tapınaklar, zaman zaman da evleri ve tekneleri geleneksel Çin mimarisi yapısında, çok etkileyici köyler görüyoruz.


Nehrin iki tarafında olan kayalık araziler oyularak dar yollar yapılmış. İlk bakışta su kanalı oldukları düşüncesine kapılıyoruz. Ancak bunların makineler yokken tekneleri akıntıya karşı bambudan yapılmış halatlarla çekmek için kullanılan yollar olduğunu Çinli rehberden öğreniyoruz.

Bambu halatlarının kayayı aşındırmasından oluşan ip izlerini de fark edebiliyoruz. Akşam yemeğinden sonra gemide çalışanlar, yöresel kıyafetlerini giyerek Çin geleneksel müziği eşliğinde geleneksel dansları ile bize hoşça vakit geçirten eğlenceli bir gösteri sunuyorlar. Dediğim gibi gemi çok iyi ve personel de görevlerini profesyonelce yapıyor.
-Sampan Tekneleri İle Shennong Irmağında Gezinti-
Gece geç vakit gemi, sabit olmayan bir iskeleye yanaşıyor. Bu iskelelerin sabit olmamasının nedeninin, nehrin devamlı değişen su seviyesi olduğunu öğreniyoruz. Gece burada kalıyoruz. Sabah erken kalkıp erkenciler için hazırlanmış kahvelerimizi içiyoruz. Sonra da hocamız nezaretinde "Tai Chi" yapıyoruz.

Bizimle beraber aynı büyüklükte birkaç gemi daha var. Bizim gemiden daha küçük bir tekne, gemilerdeki tüm yolcuları teker teker topluyor ve Yangtze Nehri'ne karışan ve daha evvel küçük bir dere iken şimdi bayağı gösterişli bir ırmak haline gelen “Shennong Irmak”ının derinliklerine ulaşmak için hareket ediyor.

Bu ırmağın suları temiz ve yukarılara doğru daha da temiz bir görünüm alıyor. Manzara çok güzel. Dar ve yüksek tepelerle çevrili bir ırmak. Tepelerin yeşil görüntüsünün büyüsüne kapılıyoruz.


Bölgede “Tujialar” yaşıyor. Projenin başlaması ile hayatları değişmiş. Yangtze Nehri'nin turizme açılmasının sonucu olarak yöre halkı da, turizmden pay alma çabası içerisine girmiş. Bizi getiren bu tekneden 20 kişilik “sampan” adı verilen daracık uzun bir sandala benzer küçük teknelere geçiyoruz.

Tekneler doldukça hemen hareket ediyorlar. Bu tekneler motorsuz. İnsan gücü ile gidiyor. Ağaçtan yapılmış. Bir kişi dümende üç kişi kürekte. Dümende olan kıçta, kürekte olanlar ise başta, yüzleri öne doğru kürekleri çekiyorlar. Yöresel kıyafetlerini giyiyorlar. Özellikle bambu ağacının ipliğinden, elde örülmüş sandaletleri dikkatimizi çekiyor. Akıntıya karşı gidiyoruz. Yerel rehber bize yöre hakkında bilgi veriyor. Irmağın sağ tarafındaki sırtta oturmuş bir kişi, borazan gibi bir çalgı aletiyle-daha ziyade bizim zurnaya benziyor- birşeyler çalarak bize hoş geldin diyor. Dönüşte de müzikle uğurluyor.

Irmak boyu gördüğümüz, insanın bile çıkamayacağı dümdüz kayalar arasındaki oyuklara asılı duran ağaçtan yapılmış tabutlar, bu muhteşem güzelliğe gizem katıyorlar. Sular bir anda sığlaşıyor, akıntı artıyor, biraz sonra büyük kayalar ortaya çıkıyor ve su deli gibi akmaya başlıyor. Dümendeki hariç diğer üç kişi hemen suya atlıyorlar. Daha evvel hazırladıkları bambu halatların kendi tarafındaki ucuna yaptıkları halkayı, halkanın bir tarafı omuzlarında –ki halat omuzunu zedelemesin diye kumaş parçası koyuyorlar- diğer tarafı da koltuk altının biraz aşağısında olacak şekilde başlarından geçiriyorlar.

Bambu halatların diğer ucu da sandala bağlanmış durumda. Kıyıya gidiyorlar ve tekneyi bu sert akıntıya karşı çekmeye başlıyorlar. Halatları vücutlarına geçirmeden evvel üstlerini çıkarıp şortla kalıyorlar. Yakın bir zamana kadar bunu çırılçıplak yaparlarmış. Dönüş yolculuğu sakin, gördüğümüz filmi tersten seyreder gibi. Gemimize dönüyoruz. Yaptığımız ırmak gezisinden çok keyif alıyoruz. Çok eğlenceli idi.


Ying ve Yang’in Doğduğu Yer: Hayalet Şehir

Sabah erken kahve ve Tai Chi. Gemimiz iskeleye yanaşıyor. "Hayalet Şehir" diye bilinen yaklaşık 2000 yıllık geçmişi olan Fengdu’dayız. Kahvaltıdan sonra gemiden iniyoruz. Bizi karşılayan dik merdivenleri tırmanıyoruz. Tepede bizi bekleyen elektrikli araçlara binip Tao’ya inananların, ölülerinin ruhlarının toplandığına inandıkları, Ming Dağı üzerinde kurulmuş, 70’den fazla Buda ve Tao heykeli olan mabede doğru gidiyoruz. Ancak daha girişteyiz. Oraya ulaşmak için 400 adet merdiveni çıkmamız gerekiyor. İsteyen teleferik kullanabilir.

Biz merdivenleri tercih ediyoruz. Çinlilere göre yaşamdan sonra ölülerin (hayaletler), ölüler dünyasına girebilmeleri için üç ayrı testten geçmeleri gerekiyor. Hayalet Şehir de, bu felsefeden ilham alınarak inşa edilmiş. Biz de, yaşarken bu teste tabi tutuluyoruz. Değişik bir duygu. Ayrıca Ying ve Yang felsefesinin doğduğu yer olması bakımından bu konu ile ilgilenenler ve merak duyanlar için oldukça enteresan bir yer.

Gezinin Sonu Ama Çin’in Değil
600 km. ve üç gün sonra gezimiz, Chongging’e gelmemiz ile son buldu. Chongging, 30 milyon nüfusu ile dünyanın en büyük şehirlerinden birisi. Uçağımız akşam saatlerinde olduğu için şehirde bazı geziler yapıyor ve özellikle yasemin, yeşil ve siyah çaylarının üretim yerinde nasıl üretildiklerine ve Çin’de çay içmenin bir merasimle yapıldığına ve çok değişik usullerde servis edildiğine şahit oluyoruz. Bu iş burada başlı başına bir sanat. Buradan Xi’an’a uçacağız. Çin’e daha evvel başkentlik yapmış ve Terracotta Savaşcı ve Atları’nın olduğu şehri göreceğiz.

Yazıma başlarken Çin’i tek bir yazıda anlatamayacağım endişesini belirtmiştim. Korktuğum başıma geldi. Leyleğin Güncesi’nde bir başka Çin yazımda buluşmak üzere şimdilik “zai jian” yani hoşçakalın :)

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: OLAY SALCAN

1 yorum:

  1. Büyülü ve gizemli bir ülkeyi sizin kaleminizden izlemek çok keyifli.Yüreğinize sağlık,devamını sabırsızlıkla bekliyorum.

    YanıtlaSil