21 Aralık 2012 Cuma

HİNDİSTAN/ Varanasi-Cennetin Kapısı


Gezdiğim gördüğüm yerlerin içerisinde beni en çok etkileyen, kesinlikle Varanasi’de gördüğüm dini litüreldir. Ben bir gittiğim ülkeye bir daha gitmemeye karar verdim. Nedeni de çok görülecek yer var. Tamamını görmeye imkan yok. Görmek istediklerimin tamamını görmek için de ne zaman ne de para yeter. Ancak Hindistan bu kararın dışında kalıyor. Eğer fırsat bulursam Varanasi’yi de kapsayan bir gezi için Hindistan’a bir defa daha gitmeyi arzu ediyorum.

Varanasi’de Ganj Nehri üzerinde, sabahın erken saatlerinde güneş doğmadan başlayan ve güneşin doğuşu ile yükselişe geçip tepe noktasına ulaşan büyük bir olayın, yalnızca Varanasi’de olan bir olayın tanığı olacağız. Bu öyle bir olay ki, ruhsal, duygusal, görsel, insanoğlu bunu nasıl yapar diye düşünebileceğimiz, akıl almaz bir olay. İnsanoğlunun inancının doruk noktası.
Her şey gözlerimizin önünde cereyan ediyor. Bizler yalnızca seyirciyiz. Bu olaydan keyif mi alalım, yoksa ders mi bilemiyoruz. Tam bir ikilem içerisinde kalıyoruz. Bence en iyisi, kendimizi olayların akışına bırakmak. Yalnızca görmek. Nasıl olsa bizde bu müthiş olay bir iz bırakacaktır.
-Hinduların Haç Yeri-
Varanasi, Hinduların haç yeri. İnsanlar buraya akın akın geliyorlar. Hindistan’da şehirler zaten kalabalık, bu kalabalığa bir de hacı olmak için gelenleri ilave ederseniz sokaklarda yatan insanların durumunu tahmin etmek hiç de zor olmayacaktır.


Hinduların inanışlarına göre; insanlar öldükten sonra farklı canlıların bedenlerinde tekrar tekrar dünyaya geri dönüyorlar. Ancak bunun da bir sonu var. Yaşamlarında kazanabildikleri karmaya göre, ruhların bu dünya ile ilgileri kalmıyor ve ebedi yaşama katılıyorlar. Ebedi yaşama sahip olmanın en kestirme yolu da Varanasi’de ölmek. Çünkü Varanasi’de ölenin ruhu artık ölümlü bir bedende yaşam bulmuyor, sürekli cennette kalıyor.

-Ganj'da Dini Ritüel-
Varanasi’de en önemli olay, Ganj nehrinde Hinduların dini törenlerini ve ölülerinin yakılmalarını izlemek. Bu da sabahın erken saatlerinde oluyor. Bu nedenle de sabah saat 05:00 de kalkıp Ganj’a gidiyoruz. Tekneye binecek ve tüm törenleri uzaktan tekne içinde gezerek göreceğiz.

 

Bize ayrılan tekneye binebilmemiz için “Ghat”a ulaşmamız gerekiyor. “Ghat” denilen yerler, aslında Ganj nehrine doğru inen beton merdivenler. Biz de tekneye bineceğimiz ghatın merdivenlerinden teknemize doğru inerken, uykusundan yeni kalkan ve sabah dini ibadeti için hazırlıklarını yapan bir saduyu fark ediyoruz. Meraklı gözlerle onun davranışlarını takip ederken, o ise bizim varlığımızdan hiç haberdar değilmiş gibi umursamaz bir tavır içerisinde.



Merdivenlerin en alt basamağında iki genç kız ellerinde içinde mum olan küçük çelenklerle bizi karşılıyorlar. Bunlar tekne gezimiz sırasında mumlarını yakarak nehre bırakacağımız sarı çiçekler. Birer tane alıyor ve teknemize biniyoruz. İki genç delikanlının kürekle hareket ettirdiği bu teknelerde Ganj üzerinde yavaş yavaş yol almaya başlıyoruz.


-Cennetten Gelen Nehir-
Hindu inanışına göre Ganj, ölümlülerin günahlarını yıkamak için cennetten geliyor. Sanki zaman burada durmuş gibi. Ganj bile, o kadar yavaş akıyor ki, hiçbir akıntıyı fark edemiyoruz. Teknemiz de bu durağanlığa uymuş yavaş yavaş ilerliyor. Ghatlardaki Hindular, şimdiden ruhani coşkuya ulaşmışlar. Merdivenlerde zaman zaman durarak, doğmak üzere olan güneşe yüzlerini çevirip dualarını yapıyorlar. Nehre ulaştıklarında ellerindeki çiçeklerin mumlarını yakarak nehre bırakıyorlar. Ruhani bir ortama güzellik katan çiçek ve ışık, bambaşka bir hava yaratıyor.

 Binlerce Hindu, erkekli kadınlı, genç ihtiyar hep beraber ibadetlerini yapıyorlar. Anlatılması zor, ancak görülmesi gereken bir manzara. Kadınlar rengarenk sarileriyle bir renk cümbüşü yaratıyorlar. Sonunda amaç, günahlarının Ganj tarafından temizlenip cennete gidebilmeleri. Bu maksatla da kendilerini Ganj’ın sularına bırakıyorlar ve ellerindeki bakır taslarla kutsal su ile bedenlerini yıkıyorlar. Zaman zaman da sularını içiyorlar. Hatta şişelere doldurup bu kutsal suyu evlerine götürüyorlarmış.


Günahları temizlediğine inanılan Ganj’ın sularının temiz olduğunu kimse söyleyemez. Hindular hariç. Çünkü onlar Ganj’ın asla kirlenmeyeceğine inanıyorlar. Bizim gördüğümüz ise çok farklı. Nehir, çok ama çok kirli. Tüm kanalizasyon ve sanayi artıkları nehre akıyor, ayrıca çamaşırlar ve bulaşıklar da burada yıkanıyor. Daha da önemlisi ölenlerin bedenleri de Ganj’a bırakılıyor. Binlerce kişinin tifodan öldüğü bir gerçek. Ancak inanış çok güçlü.


-Sessizliği Dinlemek-
Tam bir sessizlik var. Biz de bu sessizliği bozmamak için teknede hiç konuşmuyor, kutsal sularda kutsanan insanların ruhani davranışlarını seyrediyoruz. Binlerce hindu cennete gitmek ve ebedi varlığın bir parçası olabilmek için buradalar. Bizlere çok garip, ama o kadar da muhteşem görünen bir manzara. İnsanoğlunun karakterinde bir inanışın ne kadar büyük boyutlara ulaşabileceğinin en güzel örneği.

Bir Hindunun hacı olabilmesi için, Ganj nehri kenarında ismi belli beş tane ghatı ziyaret etmesi gerekiyor. Ölünce de küllerinin Ganj’a savrulması ile bu işlem tamamlanıyor. Bunların tamamlanması ile de cennete gideceğine inanıyor. Ölü yakma işlemi, odunların üzerine yerleştirilen ölü bedenlerin yakılması ile gerçekleştiriliyor.


Ölüler cinsiyetlerine ve yaşlarına göre süslü kumaşlara sarılıyor ve yakma yerine tahtalara bez gerilerek yapılmış sedyeyle taşınıyorlar. Ancak Hindu inancına göre herkes yakılmıyor. Örneğin yüksek rütbeli rahipler, hamile kadınlar ya da bebekler Ganj'a yakılmadan konuluyor. Bu nedenle de Ganj üzerinde gördüğümüz birçok yüzen cesedin nedeni bu.


-Varanasi'de Herşey Farklı-
Yavaş yavaş güneşin Ganj Nehri üzerine yansıttığı o muhteşem ışıklarını görüyoruz. Etrafa yaydığı kızıllık bu ortama en uygun renk. Tüm hinduları ve insanlığı kutsar gibi. Ölüleri yakmak için yanan ateşler kırmızı, güneşin rengi kırmızı. Kırmızı burada hem yaşamın hem de ölümün rengi.


Karşı sahilde ibadet yapanların yanında yoga yapanlar, bulaşık ve çamaşır yıkayanlar dikkat çekecek kadar fazla. Yabancı olduğu belli genç sarışın bir kız, bir sadu ile birlikte yan yana güneşin doğuşuyla birlikte yoga yapıyorlar. Güneşin kendilerine vuran kızıl ışıklarının yarattığı gizemli hava içerisinde farklı görünüyorlar. Birkaç grup insan da ilahiler eşliğinde yoga yapıyorlar.

Şimdi bu muhteşem görüntüye müzik de karışıyor. Ortamın gizemli ve çarpıtıcı olması için her şey var. Bizler de kendimizden geçercesine bu muhteşem görüntüyü seyrediyor ve bu anı yudum yudum tadıyoruz. Çünkü bu manzarayı ancak Varanasi’de yaşabiliriz. Gezip görmenin, insanlara verdiği en büyük keyif ve ayrıcalık. Ben, bunları televizyondaki belgesellerde de seyrediyorum diyebilirsiniz, ama yerinde görünce farkı fark ediyorsunuz.


Şimdi güneş biraz daha yükseldi ve kızıllığı daha da güzel. Bu, dindar bir Hindu için olabilecek en güzel an. Tüm ghatlardaki Hinduların büyük bir huşu içerisinde ibadetlerini yaparken ortaya çıkan havanın çevreye yaydığı olumluluk, bizi de pozitif olarak etkiliyor. Ganj’ın ve Varanasi’nin maddi kirliliğini unutup, manevi temizliğin tadını çıkarıyoruz.

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: OLAY SALCAN

4 yorum:

  1. Yazıları okudukça gitmek için sabırsızlanıyorum, bir sonraki yolculuk umarım Hindistan'a olur...

    YanıtlaSil
  2. Hindistan'a bir daha gidilir mi?gidilir:))Kaleminize sağlık,yine müthiş bir izlence olmuş...

    YanıtlaSil
  3. Varanasi ye 3 yıl önce gittim , cok değişik duygular yaşadım. Birdaha istermisin derseniz Hayır derim. ama Hindistan a tekrar kesinlikle isterim.

    YanıtlaSil
  4. Varanasi ye 3 yıl önce gittim , cok değişik duygular yaşadım. Birdaha istermisin derseniz Hayır derim. ama Hindistan a tekrar kesinlikle isterim.

    YanıtlaSil