20 Mart 2012 Salı

Geometrik Beton Medeniyeti: Abu Dabi


Lapa lapa yağan kar tanelerini arkada bırakıp, denizin turkuaz renkli tuzlu sularına kendini bırakmak... Ayak parmaklarını  beyaz kum tanelerine teslim etmek... Kış ortasında, bir "yaz rüyası" değil de nedir? Bazen rüyalar gerçek oluyor!
Türkiye'de kara kış yaşanıyor. Aylardan şubat. Ankara'da hava sıcaklığı eksi 6 derece!
Eksi 6 dereceden, 30 derece sıcaklığa  sadece 4.5 saat içinde geçebilmek, dünya coğrafyasının ve teknolojinin insanlara sunduğu yüzlerce mucizeden sadece bir tanesi.  Ne mutlu bana ki, bu mucizeyi yaşayan ve bir rüyayı gerçekleştirebilen  şanslı bir insan yavrusuyum :)

Ankara'yı bembeyaz karlar altında bırakıp, THY ile önce İstanbul'a sonra Abu Dabi'ye (Abu Dhabi) uçtum. Aslında uçan THY'nin uçağı, ben sadece uçuşa eşlik edenim, fakat insanoğlunun ah bu kuşlara öykünme tutkusu yok mu..? THY'nin kanatlarındaki uçan kuş logosu da o tutkunun bir eseri muhakkak...


Ankara-İstanbul uçuşu 40-45 dakika, İstanbul-Abu Dabi ise yaklaşık 4.5 saat sürdü.  THY, Emirates ve Fly Dubai'nin her gün İstanbul'a uçuşları var.  Vizeli giriş yaptığım Abu Dabi Havaalanı'nda görevli memurların kıyafetlerine şaşırıyorum ilk önce... Araplara özgü uzun beyaz elbiseleri, beyaz örtü üzerine siyah simit oturtulmuş başlıkları ve terlikli ayaklarıyla alışılmışın dışındalar.

Terlikli memurların pasaport kontrolünden önce, ABD’dekine benzer bir biçimde göz retinası taramasından geçtim.  Sonrası malum işte... ''Welcom to the Abu Dhabi!!!'' Arapça hoşgeldiniz "Ehlen ya seyyidi" değil, dikkatinizi çekerim. Zira, Abu Dabi'de İngilizce bilmeyen yok! Eğitim-öğrenim hayatında, İngilizce derslerinde Mr. and Mrs. Brown'dan öte gidemeyen bir jenerasyonun bireyi olarak, bu durum bana ilginç geliyor.

Havaalanından çıkıp, denizcilerin tabiriyle "şerbet gibi" şahane bir havayla karşılaştım Abu Dabi'de... Ankara'dan eksi 6 dereceden "kazak-mont-bot" kış üçlüsüyle  gelip,  30 derecelik günlük güneşlik bir havada, "tişört,şort,sandalet" yaz üçlüsüne geçiş yapmak muhteşem :)   


Abu Dabi, 7 emirlikten oluşan Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) başkenti.  Arap Yarımadası'nın doğusunda Basra Körfezi'nde yer alıyor. Aslında bir ada olan Abu Dabi, 3 köprüyle karaya bağlanıyor. Emirliğin, tüm dünyada en çok tanınan kenti aslında Dubai...

Abu Dabi'nin turistik alanda Dubai ile bir yarış halinde olduğu söylenebilir. Ancak bu iki emirliğin turist potansiyeli açısından ciddi farkları var. Dubai; gezmek, alışveriş yapmak yeni yerler görmek için gelen ziyaretçileri, Abu Dabi ise daha çok iş görüşmeleri, anlaşmalar ve toplantılar için gelen turistleri ağırlıyor.


Abu Dabi ve Dubai'de nüfusun çoğunluğunu Hintli, Pakistanlı, Bangladeşli ve Filipinliler oluşturuyor. Yerel halk yani Emirati'ler azınlıkta. Özellikle hizmet sektöründe çalışanların büyük bölümü çikolata renkli Hintli ve Filipinliler. Nereye giderseniz gidin servis her zaman mükemmel ve hizmette sınır yok!


BAE, kendi para birimi dirham (AED) ve Amerikan dolarına sabitlenmiş. Ülkede her zaman 1 $=3.65 AED değerinde. Alışverişte para birimlerini TL'ye çevirmenin en kolay yolu ise, yarısını almak. Yani 100 AED =50 TL. 

Resmi dil İngilizce ve Arapça, fakat yabancı nüfus fazla olduğu için her yerde İngilizce konuşuluyor. Dünyanın tüm petrol rezervinin % 10'u burada. Ayrıca kendileri, Rusya, İran ve Katar'dan sonra dünyanın 4. en büyük doğalgaz üreticisi. İnanılmaz gibi gelse de benzinin litresi 1 $ dolar. 

Dümdüz, ''kaymak'' gibi yollar... Üstünde ise asfaltı hüngür hüngür ağlatan son model arabalar... Ve sudan ucuz benzin!  Çok yaşanası geliyor kulağa... :) Tabii hayatı nasıl algıladığınıza ve yorumladığınıza göre değişir bu! 


Uzun yıllar İngilizlerin sömürgesi olan bölge, İngilizlerin Basra Körfezi'nden çekilmesiyle 2 Aralık 1971'de bağımsızlığını ilan ediyor. Bir araya gelen emirlikler, "Birleşik Arap Emirlikleri" adı altında bir federasyon oluşturuyor. Abu Dabi, dünyanın en son inşa edilen şehirlerinden biri olmasından dolayı çok modern ve altyapı iyi tasarlanmış. Caddeler gökdelenlerle bezenmiş. Bir Arap kentinden ziyade Amerika'ya benziyor. 41 yıllık geçmişi  olan bir ülkenin "geometrik beton medeniyeti"ni izlemek ilginç bir deneyim.


Abu Dabi'de beni en çok şaşırtan koskoca çöle kurdukları vaha... Paranın gücü ve insan beyninin yaratıcılığı gerçekten sınır tanımıyor. Bir avuç toprak ve su bulunmayan, kumla kaplı devasa bir alanı yeşillendirmek için harcadıkları para ve emek takdir edilesi.


 Frank Gehry'den, Zaha Hadid'e yıldızlardan oluşan mimarlar grubunun elinden çıkan binalar  ve köprüler Abu Dabi'yi tasarım başkenti haline dönüştürmüş aynı zamanda. Adalarla karaya bağlanan  kentteki, 800 metre uzunluğundaki "Sheikh Zayed Köprüsü", sinüs dalgası şeklindeki kıvrımlı yapısıyla iddialı projelerden biri.  Kıyıdan bakıldığında köprü, roller coaster'ı andırıyor. 


Abu Dabi'deki bir diğer önemli tasarım harikası da Yas Adası Marina. Burada F1 pistinin yanı sıra oteller, marinalar, lunapark, su parkı, golf alanları ve villalarla tam bir turizm bölgesi yaratılmış. 2,5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanan Yas Marina için 800 milyon pound gözden çıkarılmış. Paranın havada uçuşması böyle bişey demek ki!


Şu anda dünyanın en pahalı F1 pisti Abu Dabi'de... 50 bin kişi kapasiteli pist, 5.5 km. uzunluğunda. Toplam 21 virajı bulunuyor ve  araçlar 320 km hıza kadar çıkabiliyor.


Toplu ulaşım araçları otobüs ve taksi. Benzin ucuz ve bol olduğundan oldukça ekonomik. Kente gelen yabancılar için ayrıca tur otobüsleri mevcut.


Carrefour, ülkedeki 7 emirlikte mağaza açmış. Market pazarının yüzde 25'ini elinde tutuyor. Fiyatlar Türkiye ile hemen hemen aynı.


Seyahat etmek çok sayıda farklı kültürü ve benzerlikleri tanımamızı sağlıyor. Abu Dabi'de de öyle oldu. Arap ülkelerindeki Türk dizisi furyası bir şehir efsanesi değilmiş meğer! Yıllar önce "Dallas" ve Brezilya dizilerinin bizde yarattığı aynı etki yaşanıyor Birleşik Arap Emirlikleri'nde... Bir çok Türk dizisi ekranlarda yayınlansa da şuan en popüler diziler "Fatmagülün suçu ne?" ve "Muhteşem Yüzyıl"... Abu Dabi'nin gökdelenlerle dolu caddelerini "Muhteşem Yüzyılın" reklam panoları süslüyor.


Abu Dabi'de beni en çok gülümseten erkeklerin genel görüntüleri oldu. Nereye giderseniz gidin karşınızda beyaz elbiseli, terlikli beyefendiler... Hepsi, kopyalanıp çoğaltılmış gibi :) Kafa sesim sürekli şöyle diyor; "Porsche, Ferrari, Maserati gibi ultra lüks arabaların gaz pedallerine bu terlikli ayaklar mı basıyor?" Terlik ve Porsche'yi yanyana getiremeyen zihnimin  tragedyası diyelim buna :)  

Abu Dabi'deki beylerin kıyafetlerinden bahsedip hanımefendileri es geçmek olmaz!  Bir kere inanılmaz süslüler. Bazıları sadece başlarını kapatıyor. Çok bakımlılar. Göz makyajları tam bir sanat eseri! Bazıları komple kara çarşaflı. Yüz, göz tamamen kapalı. Fakat çarşafların altında yürürlerken gördüğüm topuklu ayakkabılar inanılmaz! 

Marina Mall'de alışveriş yaparken, gördüğüm çarşaflı kadının parlament mavisi 11 pontluk muhteşem ayakkabısını hala her yerde arıyorum. Keşke utanmayıp gidip sorsaydım "Nerden aldınız ayakkabılarınızı" diye...  1.75 cm boyla 11 pontluk ayakkabıların peşinden koşmam komik belki  ama insan -en-lerin ve gökdelenlerin yarıştığı bu kentte sürekli "en uzun" olma hissine kapılıyor. "Gökdelen sendromu" diye birşey var mıdır acaba?    

Bir de abartmıyorum;  gördüğüm tüm çarşaflı kadınların  kollarında  Hermes, Chanel, Gucci, LV gibi dünyaca ünlü marka çantalar vardı.  Bunu okuyan tüm yurdum kadınları ağlamak isteyecek, erkekler neden bahsettiğimi anlamayacak ama, kızlar, çantaların hepsi ne yazık ki gerçek!!!


Şimdi gelelim Abu Dabi'de nasıl ve nerede konaklama yapılabileceğine... Abu Dabi'de her türlü lüksün ve konforun sunulduğu çok sayıda tatil otelinin yanı sıra butik hizmet veren şehir otelleri de mevcut. Fiyatlar bizim Antalya otelleriyle kıyaslandığında pahalı. Ben havaalanına yarım saat mesafedeki Hilton Otel'de konakladım. Kent merkezinde,  kendisine ait çok güzel, küçük bir plajı var. Denize sıfır değil, plaja alt geçitten kısa bir yürüyüşle ulaşılabiliyor.   
  

Abu Dabi'de hemen her ülkenin mutfağı yer alıyor. Yerel lezzetleri yok gibi. Lübnan yemeklerinden beslenmişler mutfak kültürlerinde.  Özellikle büyük alışveriş merkezleri başta olmak üzere, şehrin hemen her yerinde Hint, Çin, Japon, İtalyan, İran ve Lübnan yemeklerini bulabilirsiniz. Otellerin açık büfelerindeki deniz ürünleri bölümleri sevmeyenler için bile iştah açıcı... Benim gibi soya sosu, biraz vasabi ve bol miktarda suşiye hayır diyemeyenler için tam bir şölen tabii ;)


BAE'nin başkentini genel olarak tanıdık, sıra geldi Abu Dabi'de yapılmadan dönülmeyecekler listesine... Bir yanda deniz, beyaz kum, güneş diğer yanda tüm egzotizmiyle çöl! Çılgınlar gibi alışveriş, dünyanın en büyük temalı kapalı parkı Ferrari World, Abu Dabi'nin simgesi haline gelen Sheikh Zayed Cami. 

Hepsi bir sonraki yazımda...      

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: GÜLDEN KAYA

5 yorum:

  1. Bu bloga bayılıyorum ve sıkı sıkı takip ediyorumm..Yazdıklarınızı okurken Dubai gezim aklıma geldi..Sanki birebir aynı gibi..Bahsettiğiniz gibi buraya daha çok iş adamları gidiyor,dönüşte de eşlerine değil sevgililerine pahalı hediyelerden getiriyorlar..Ve şimdi Gülden'ciğim blogun yazarının sen olduğunu farkettim..Tebrikler canım!

    YanıtlaSil
  2. Gülden Hanım, internette Abu Dhabi'ye ilişkin bilgi toplarken rastladım yazınıza. Verdiğiniz bilgiler, espirili ve akıcı üslubunuz gerçekten çok hoşuma gitti. Yazınızı bir solukta okudum. Çok teşekkür ederim. Ben de Nisan ayında Abu Dhabi ve Dubai'ye gideceğim. Bakalım ben hangi izlenimlerle döneceğim?
    -SERKAN-

    YanıtlaSil
  3. Gülden Hanım yazınız gerçekten çok
    BAŞARILI ! :))
    Selamlar,
    Kansav Arslan

    YanıtlaSil
  4. Çok özlemişim yazılarınızı... Devam lütfen...

    YanıtlaSil
  5. abu dhabi ye hayrandım sizin anlatımınızla iyice hayrannn oldumm biran önce üniversiteyi bitirip oraya yerleşmek istiyorumm :)

    YanıtlaSil