Biten bir yılın son saatleri, başlayacak yeni yılın umutları, neşesi, heyecanı… Dünyanın her yerinde farklı gelenek ve alışkanlıklarla karşılanan yeni yılın belki de insanlık için ortak olan en önemli alışkanlığı “Yeni bir yıla nasıl başlarsanız, yılın geri kalanının da aynı devam edeceği” düşüncesi olsa gerek. Bir gezginin gözünden yeni yıl...
“Yeni yıla nasıl başlarsan tüm yıl boyunca öyle devam edersin…” Çocukluğumda hep yeni yılı karşılamaya dakikalar kala ağırlaşan göz kapaklarıma yenik düşer, uykunun kucağında, gelen yıla “merhaba” derdim. O zamanlar bütün bir yılı ya da çoğunu uykuyla mı geçirirdim bilemem ama ertesi sabah uyandığımda ev halkına epey bir sitem ederdim.
Biten bir yılın son saatleri, başlayacak yeni yılın umutları, neşesi, heyecanı… Dünyanın her yerinde farklı gelenek ve alışkanlıklarla karşılanan yeni yılın belki de insanlık için ortak olan en önemli alışkanlığı “Yeni bir yıla nasıl başlarsanız, yılın geri kalanının da aynı devam edeceği” düşüncesi olsa gerek. Kimileri yeni kıyafetler giyerek selamlıyor yeni yılı, ille de kırmızı olacak renk tercihi. Kimisi bolluk bereket getirdiğine inandığı meyvelerle süslüyor yılbaşı sofralarını, kimisi ceplerine paralar dolduruyor, gelen yılı zengin olarak geçirebilmek adına…
Günümüzde her millet kendi yerel saati 24.00 ‘ü gösterdiğinde kendi alışkanlıkları, yıllardır süregelen gelenekleriyle “kendince” bir yılı, o yılın acısını, kederini, tasasını, zorluklarını geride bırakıp, “yeni umutlarla” merhaba diyor gelen yeni yıla coşkuyla!
Acaba ilk kez ne zaman başlamış bu kutlamalar, nasıl olmuş diye insan merak ediyor?
İsa’dan önce 2000 yılında, ilkbahara denk düşen, çiçeklerin açtığı bir zamanda Babil’de yapılmış ilk yeni yıl kutlamaları. Toprağın, doğanın yeniden yeşermesi, hayat bulması Babil halkınca yeni bir başlangıç olarak kabul edilmiş ve bu olay şenliklerle kutlanmış. Ardından Mısırlılar, Nil Nehri’nin taşıp coştuğu eylül ayında kutlamışlar yeni yılı. Jules Cesar tarafından M.Ö 46 yılında kabul edilen ve günümüzde de kullandığımız takvim ile beraber, yeni yıl Ocak ayının ilk günü olarak kabul edilmiş ve kutlamalarda bu zamanda yapılır olmuş.
Eve girecek ilk kişinin getireceği şans
İskoçya’da “Hagmonay” adı verilen yeni yıl kutlamaları adeta bir festival coşkusuyla yaşanmakta… Yeni yıla ait iki gelenek var ki yıllardan beri devam ettirilmekte: Bunlardan ilki, yeni yıl akşamı evin tüm kapı ve pencereleri açık bırakılıyor. Sebebine gelince İskoçlar, yeraltından geldiğine inandıkları “Cwn Annwn” adı siyah köpeklerin geçen yıla ait kötü olan her şeyi alıp gitmesini istiyorlar. Diğer bir yeni yıl geleneği ise bu günde evlerine gelecek ilk kişiyle ilgili; zira İskoçlar, yeni yılda evlerine gelen kişinin kendilerine iyi ya da kötü şans getireceğini düşünüyorlar. Eğer gelen kişi koyu renk saçlıysa ve bir de ev halkına hediye getirmişse o yıl oldukça şanslı geçecek demektir.
Filipinler’de yeni yıla tüm aile fertleri birlikte oldukları, eksiksiz kurulmuş bir sofrada “merhaba” diyorlar. Yılbaşı masasının yiyeceklerle dolu olması bir sonraki yılda da masalarının öyle bolluk içinde olacağının bir göstergesi anlamına geliyor. Portakal, erik, üzüm, elma, limon, karpuz, kavun, guava, mango, rambutan gibi tropik meyveler mutlaka yılbaşı sofrasında bulunuyor ve bu meyveler yeni yıla girildikten sonra yeniliyor.
Muz ve mango yılbaşı ağaçları
Hindistan’da biten bir yıl uğurlanırken ilginç görüntüler oluşuyor. Kuzey Hindistan’da herkes rengarenk çiçekler takıp, canlı renklerde giysilerle yeni yılı karşılıyor. Özellikle Hintli kadınlar baharı anımsatan sarıçiçeklerle bezeniyorlar. Hindistan’da yılbaşında mango ya da muz ağaçları süsleniyor. Yılbaşı akşamı Hindular kutsal eşyalarının bulunduğu kutuları yataklarının hemen yanı başına koyuyorlar. Böylece bütün bir geceyi kendilerine şans getireceğine inandıkları eşyalarıyla geçirmiş oluyorlar.
Çin’de 1912 yılında uluslar arası takvim kabul edildi. Ancak geleneklerine bağlılıklarıyla tanınan Çinliler “Bahar Bayramı” diye adlandırdıkları yeni yıl kutlamalarını geleneksel Çin takvimine göre kutluyor. Günü her yıl değişen Çin Yeni Yıl’ı bizim takvimimize göre 21 Ocak ile 19 Şubat arasında bir güne denk geliyor.
Çinliler yeni yılı mutlaka tüm aile fertlerinin katıldığı “Nianyefan” ya da “Tuan Yuan Fan” adını verdikleri bir aile yemeği ile karşılıyor. Yeni yıla arınarak, vücut ve ruhun yenilenerek girmesi için et kullanılmadan hazırlanan yeni yıl yemeklerinin sofrada oluşunun simgesel bir anlamı var: Kırmızı et kullanılmadan hazırlanan bu yemeklerde deniz ürünleri sofranın baş konuğu! Diğer yiyecekler ise, tavuk, mantı, makarna, soya filizi, mandalina, pirinç, etli hamur, siyah yosun, fıstık, şeker… Karides mutlu bir yılın, çiğ balık şansın, kurutulmuş istiridye dileklerin sembolü. Ayrıca yılbaşı sofrasına gelen yemeklerin bazılarının bir de değişmeyen yeme kuralları var: Örneğin tavuk bütün olarak pişirilip masaya geliyor ve yerken asla kesilmiyor. Uzun makarnalar “sağlıklı, uzun bir hayatı” temsil ettiğinden bunların da kesilmemesi gerekiyor. Bu malzemelerle hazırlanan sofralarda çoluk çocuk hep beraber bolluk, bereket içinde geçirilecek bir yılın adeta provası yapılıyor. Kutlamalar süresince dillerde hep şu cümleler dolaşıyor:
Gong Xi fa cahi!
Kung hay fat chay!
( işleriniz rast gitsin)
108 Çan ve yılın ilk kahkahaları
Japonya’da “shougatsu” adı verilen yılbaşı kutlamaları 1- 3 Ocak tarihlerine denk geliyor. Evler dip köşe temizlenip, kötü ruhlar kovuluyor. Yapılan temizliğin ardından evin her yerine kutsal nesneler konuluyor. Bu 3 gün boyunca her biri ayrı bir anlam ifade eden malzemelerden hazırlanan ve “jubako” ismi verilen kat kat kaplarda servis edilen rengarenk yemekler hazırlanıyor. Sağlık, uzun ömür, bolluk ve bereketi temsil eden yemeklerden kurulan yılbaşı sofralarında hep beraber geçen yıla veda ediliyor. 31 Aralık gecesi insanları günahlarından arındırmak için 108 kez çalınan çanlar da Japonların önemli bir yılbaşı ritüeli. Çanların ardından hep beraber kahkahalar atılıyor, kötü ruhları kovalamak adına…
Nar kırma... Evin bereketi, bolluğu artsın, yaşayanlar sağlıkla, huzurla yılı geçirsin
Son olarak benim çok sevdiğim, çok anlamlı bulduğum bir ritüel de bizden;
Bundan yıllar önce İzmir’de bir arkadaşımın evinde karşılamıştık yeni yılı. Yeni yılın ilk gününde sabahın erken saatinde annesinin kapı önünde kırdığı nar hala hafızamda. Yıl boyunca evin bereketi, bolluğu artsın, yaşayanlar sağlıkla, huzurla yılı geçirsin diye kırılan narın geçmişi de hayli eski. Birçok medeniyette doğurganlığın, bolluk ve bereketin ifadesi olan nar, yıllar sonra Rahmetli Sevgi Gönül’ün bir yazısında Koç Holding’in Nakkaştepe’de bulunan yerinde her yıl 1 Ocak’ta kırılan nar olarak yeniden çıkmıştı karşıma…
Kutlamaların şekli ülkeden ülkeye hatta kıtadan kıtaya farklılık gösterse de esas olan ve her yerde karşımıza çıkan bir şey var ki geçilip gidilemeyen o da “ailece, sevdiklerimizle” beraber olmak, paylaşmak! Yeni yılın sevdiklerinizle beraber, bereket, bolluk dolu sofralarda geçmesi dileğiyle…
Yazı: Yeşim Özcan
Fotoğraflar: Murat Solakoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder