23 Şubat 2018 Cuma

PERU, AREQUIPA

500 yıl önce büyük bir gürültü ile faaliyete geçen Misti yanardağının Tanrı’nın gazabı olduğunu inanan İnkalar, güneşin bakirelerinden olan Juanita’yı sağ şakağına bir darbe vurarak kurban etmişlerdir. Ancak yanardağın faaliyetlerinin devam etmesi ile büyük bir hayal kırıklığına düşen İnkalılar, misilleme olarak dağın ismini geri almışlardır. İspanyollar, bölgeye geldiklerinde dağın itibarını iade etmek maksadıyla Tanrı anlamına gelen Apu Ampato adını dağa vermişlerdir. Bu kızın hazin hikayesindeki tek iyi nokta, kızın öldürülmeden önce uyuşturularak olanların farkında olmamasıdır. 
Arequipa, sönmüş çok sayıda volkan ile çevrili son derece şirin bir şehir. Bir başka ifade ile Arequipa, bir volkanlar şehri. Chachani, Misti ve Pichu Pichu bunların içerisinde en önemlileri. Zaten şehrin her yerinden karlı zirveleri ile görünen bu volkanların, muhteşem bir görüntüsü var. Şehre de olağanüstü görüntü sunuyorlar. 


 Büyüklük olarak da Peru’nun ikinci şehri. Volkanlardan elde edilen beyaz taşlardan inşa edilen binalar nedeni ile şehir, beyazlara bürünmüş. Bu da şehrin görüntüsüne çok hoş bir hava veriyor. Güneş ışıklarının bu beyaz binaların yüzeylerinde yansımalarından kaynaklanan aydınlanma ile şehir, her zaman parıldayan görünümde. Bu nedenle de binalar, ışıldayan birer inci tanesi gibi. Gezerken hiç sıkılmadığımız ve kendimizi çok rahat hissettiğimiz, insana ferahlık veren bir şehir.


Arnavut kaldırımı döşenmiş sokakları, bu şehre farklı bir güzellik veriyor. Sokaklarındaki bu Arnavut kaldırımı ve Sillar denilen volkanik taşlardan inşa edilmiş binaların uyumu çok güzel. 

PLAZA DE ARMAS
Bu yazı dizimde gezdiğimiz tüm şehirlerden bahsederken Plaza de Armas ve katedral terimleri ortak nokta olacaklar. Çünkü İspanyollar, kolonyal dönemde her şehir merkezine büyük bir Plaza de Armas ve üzerine de büyük bir katedral inşa etmişler. Sömürgecinin gücünü göstererek halkı psikolojik baskı altında tutmak maksadıyla yapılan bu katedraller ile bu gün gelinen noktada oldukça başarı elde ettikleri görülebiliyor. İspanyollar, daha da ileri giderek büyük şehirlerden başka küçük yerleşim yerlerinde de büyük katedraller inşa etmişler.
Arequipa’daki Plaza de Armas, benim gördüğüm en güzel meydan. Etrafı revaklı alışveriş merkezleri ve lokantalar ile çevrili olması, bu meydana daha güzel bir hava katıyor. Kalabalık ve hareketli bir meydan. Katedral de, son derece büyük ve gösterişli bir yapı. Cizvit kilisesinden bakınca katedralin arkasında görünen volkanların katedral ile beraber ortaya koydukları resim görülmeye değer. Bu manzarayı kaçırmayın derim. O telaşın içerisinde unutulabilir.



KATEDRAL
Plaza de Armas’ın en gösterişli binası olan katedral, 1540 yılında iki kuleli olarak inşa edilmiş, bu zamana gelene kadar da deprem ve yangınlar nedeni ile ağır hasara uğramış. Ancak her seferinde de yeniden inşa edilerek ayağa kaldırılmış. Yeni gibi durmasının sebebi de, bu olsa gerek. Katedralin içerisi, sade, havadar ve aydınlık. Altar ve on havariyi temsil eden 12 kolon, İtalyan mermerinden yapılmış. Altarın önünde asılı bulunan büyük Bizans tarzı pirinç lamba İspanya tarafından gönderilmiş. Papazlar için olan kürsü, Fransa’da oyularak işlenmiş. Belçika’nın gönderdiği org ise, Güney Amerika’daki en büyük ve dünyanın ikinci büyük orgu unvanına sahip. CİZVİT KİLİSESİ
Plaza de Armas’daki katedral muhteşem görünüşü ve yer avantajı ile ne kadar büyükse; San Ignacio Chapel’i de o kadar küçük. Zaten bu Cizvit kilisesini dikkat çekmeyecek şekilde Plaza de Armas’ın güneydoğu köşesine inşa etmişler. Katedralin muhteşemliğinin yanında ürkmüş ve bir köşeye çekilmiş gibi duran bu kiliseyi ben daha çok beğendim. Özellikle giriş kapısının görünüşü son derece etkileyici. Kapı üzerine ve kenarlarına çepeçevre yapılan oymacılık görenleri hayrete düşürecek kadar bir sanat eseri. Özellikle kilisenin içerisindeki altar, tamamen altın varaklarla kaplanmış. İspanya’nın Sevilla şehrindeki katedrali gezenler, benzerliği hemen fark edeceklerdir.





SANTA CATALİNA MANASTIRI
İnşaatı 1579 yılında tamamlanan ve 17. yy.da genişletilen Santa Catalina Manastırı, Plaza de Armas’dan iki blok ilerde, Santa Catarina caddesi üzerindedir. Maria de Guzman isimli dul bir zengin bayan tarafından kurulan kilise, canlı renklere boyanmış duvarları ile ünlü. İlk zamanlarında yaklaşık 200 kadar rahibe ve hizmetçileri ile toplam 450 kişiyi barındıran manastırda şu anda sadece 20 adet rahibe bulunuyor. Manastırın ilk zamanlarında buraya İspanyol asilzadelerinin ikinci kız çocukları kabul ediliyorlardı. Aileler ayrıca kız çocuklarının manastıra kabulü için bu günkü değer ile 150.000 dolar başlık parası ödüyorlardı. Gelenler yalnızca beraberlerinde 25 adet şahsi eşya ve hizmetçilerini getirebiliyorlardı. Burada kaldıkları süre içerisinde temizlik ve yiyecek hizmetleri de bu hizmetçiler tarafından yapılırmış.



Caddeye bakan ana giriş kapısından sonra üstü açık bir avluya çıkılıyor. Burada üzerinde silencio (sessizlik) yazan kemerin altından geçerek rahibe adaylarının bulunduğu kemerli bir yolla çevrili bir alana giriliyor. Buranın özelliği, ortasında kauçuk ağaçlarının olması. Rahibe adayları, zengin ailelerin her yıl için 100 altın para ödemeleri koşulu ile burada dört yıl kalabiliyorlardı. Dört yıl sonunda ya rahibe olmak için ant içiyorlar ya da ayrılıyorlardı. Ayrılmalar, hoş karşılanmıyor ve bu gibi aileler toplum tarafından dışlanıyordu. 


Dört yılını tamamlayıp başarı ile rahibe olanlar, turuncu renklere boyanmış ve ortasında yenilenme ve sonsuz hayatı temsil eden portakal ağaçları bulunan Portakal Bölümü’ne geçiyorlardı.
Portakal bölümünden hemen sonra Cordoba caddesine geliniyor. İki taraflı olarak rahibelerin yaşadıkları odalardan oluşan bu cadde, yine canlı renkleri ile göz alıcı. Burgos caddesinin sonunda oldukça karanlık olan bir mutfak bulunmaktadır. 
Rahibelerin sabun ve pişirdikleri yiyecekler gibi kendi yaptıklarını pazar günleri değiş tokuş ettikleri Zocodober meydanına geliniyor. Eğer burada merdivenleri tırmanıp terasa çıkarsanız volkanların muhteşem manzarası ile karşılaşırsınız. 
Santa Catalina Manastırı, diğer Katolik manastırlardan farklı bir mimari ve dekorasyona sahip yapısı ile gezilip görülmesi gereken bir dini mekan. Her bölümü canlı ve parlak renklerle boyanarak burada yaşayanlara hem bir değişik hava ve hem de rahatlık hissettiren bir yapıda. Manastırın resim galerisi gibi kullanılan bölümünü gezmeyi de unutmayın. 450 yıl öncesinden başlayarak bu güne kadar manastırdaki yaşamı anlamak açısından güzel bir örnek Santa Catalina Manastırı.


Şehrin Mirador de Carmen Alto bölgesine giderseniz müthiş bir manzara ile karşılaşırsınız. Yanardağların muhteşem görüntüsüne eteklerindeki tarlaların katkısı ile ortaya çıkan manzara görülmeye değer. Şehir buradan bir başka güzel görünüyor.
Arequipa’da görülecek yerlerden birisi de, Callejon del Cabildo kemeridir. Buradan da volkanlar, güzel bir görüntü verirler. Ayrıca buradaki Churrigueresco denilen Barok melez tarzında inşa edilen Saint Jean de Chimba Kilisesi görülebilir.
Arequipa, kendine özgü mimari yapısı, gösterişli katedrali, Arnavut kaldırımlı sokakları ve volkanları ile Güney Amerika’nın karakteristik ve güzel bir şehri. Volkanlar her ne kadar ürkütücü geliyorsa da Arequipa’nın vazgeçilmezleri.
Saygılarımla.
Yazı ve fotoğraflar: Olay Salcan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder