Yaşamaya Dair
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Nazım Hikmet 1947
Nazım’ın yaşama umuduyla özdeşleştirdiği, yüzyıllardır barışın sembolü sayılan zeytin ağacının kendi kendine yetiştiği bu toprakların, İzmir doğumlu Homeros’un yazacağı 10 yıllık bir savaş destanına ve yüzyıllar sonra da bir bağımsızlık savaşına sahne olacağını kim bilebilirdi. Kendi adıyla anılan boğazın iki yakasında yer alan, sayısız güzelliği barındıran Çanakkale’de Troya Antik Kenti ve Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı ilk gezilecek yerler arasında sayılabilir.
Gelibolu Yarımadası’nda geçen Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları Türk milletinin dünyanın en güçlü devletlerine karşı koyduğu bir savunma destanıdır. Toplar, siperler, kaleler ve savaşla ilgili binlerce kalıntının yanı sıra yüzlerce Türk, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiliz ve Fransız askerlerinin mezarları ve anıtları da buradadır. Tarihin gördüğü en büyük savaşlardan olan bu deniz savaşının gemileri de Çanakkale Boğazı’nın sayısız batıkları arasındadır.
Kilitbahir köyünde bulunan Kilitbahir Kalesi 1452 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul kuşatması sırasında yaptırılmış ve Kanuni Sultan Süleyman'ın isteğiyle restore edilmiştir. Papalık Donanması’nın Bizans İmparatorluğu’na yardım etmesini engellemek amacıyla yapılan Kilitbahir Kalesi, Eceabat ilçesinde muhteşem manzarasıyla göz doldurur.
Çimenlik Kalesi (Kale-i Sultaniye), Kilitbahir Kalesinin tam karşısında, boğazın en dar yerine İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından 1462 yılında inşa ettirilmiştir. Askeri müze olarak kullanılan yüzyıllara tanıklık etmiş kale, sağlam bir şekilde ayaktadır. Çimenlik parkı içinde bulunan 18 Mart 1915 Deniz Zaferi'nin kahramanı olan Nusrat Mayın Gemisi'nin birebir ölçekli maketi, park içinde özel olarak hazırlanan platforma yerleştirilmiş ve Çanakkale Boğaz Komutanlığı Müzesi ismi ile açılışı yapılmıştır.
Çanakkale ilinin tarihteki ilk adı Hellepontos daha sonra Dardanelles olmuştur. Şehrin önemli iki simgesi sayılan Kale-i Sultaniye ile çanakçılık özdeşleşince şehir "Çanakkale" olarak adlandırılmaya başlamıştır.
Zeus’un doğduğu ve Yunan mitolojisinde tanrıçalar Hera, Afrodit ve Athena’nın katıldıkları güzellik yarışmasının yapıldığı yer olarak adı geçen İda Dağı Balıkesir ile birlikte Çanakkale sınırları içindedir ve bir efsaneyle bağlantılı Kaz Dağı olarak bilinir. Hikayeye göre, iyi yürekli, güzel Sarıkız kendisine atılan iftiralara inanan babası tarafından kazlarla birlikte İda Dağı’na bırakılır. Efsane bu ya, Sarıkız dağın tepesinden elini körfeze uzatarak su tasını doldurunca ve sırrı anlaşılınca oracıkta ölür. Buna çok üzülen babası da İda Dağı’nın başka bir tepesinde ölür. Bu hikayeye göre İda Dağı Kaz Dağı, dağın doruğu Sarıkız Tepesi, babanın öldüğü yer de Baba Dağı diye anılmaya başlar.
Tarihte bilinen ilk güzellik yarışmasında Troya kralının oğlu Paris’in altın elmayı vererek seçtiği güzellik kraliçesi Tanrıça Afrodit, cüzzam hastalığına yakalanır. Güzelliği kaybolan Afrodit, İda Dağı’nda gezerken bir kurdun mağaraya girdiğini görür ve buradan çıkan şifalı sularda hergün yıkanarak hastalığından kurtulur ve eski güzelliğine yeniden kavuşur. Ayvacık İlçesi’ne bağlı Küçükkuyu Beldesi Küçükçetmi Köyü’nde bulunan Afrodit Kaplıcası çam, zeytin ve meyve ağaçları arasında sakin, sessiz ortamıyla huzur verici bir
Güzellik yarışmasıyla başlayan hikaye 10 yıl sürecek bir savaşın başlangıcıdır aslında. Afrodit, Paris’e dünyanın en güzel kadını Helen’i vaad etmiş ve yarışmayı kazanmıştır. Sparta Kralı Menelaos’un karısı Helen’in Paris’le beraber Troya’ya kaçmasıyla başlayan savaş, sonunda Akaların tahta bir atın içinde şehre girmesiyle son bulur. İlyada Destanı’nı konu alan filmde kullanılan tahta atın görülebileceği meydan ve antik Troya şehrinin maketinin bulunduğu Morabbin Parkı şehrin merkezindedir.
Kaz Dağları’nın efsaneleri bitmez. Yöre aşiretinden bir kız ile obalı bir delikanlı evlenmek isterler. Fakat töre gereği obalı delikanlının kırk okkalık tuz çuvalını sırtından hiç indirmeden dağa çıkarması gerekir. Delikanlı Hasan, Emine ile evlenebilmek için tuz çuvalını sırtlanır. Ne yazık ki yarı yolda dağa çıkamayacağını anlar ve kendini gölete atar. Yeşilin onlarca tonunu barındıran, pınarları, küçük göletleri ve şelalesi olan Hasan Boğuldu Kaz Dağı’nın eteklerinde işte bu efsanede geçen gölettir. Sayılı oksijen depolarından olan Kaz Dağı Milli Parkı isteyene muhteşem yürüyüş parkurları olanağı tanır.
Hristiyanlık inancını yaymak için Anadolu’yu adım adım dolaşan Aziz Pavlus Assos antik kentini de ziyaret etmiştir ve kent bu nedenle Hıristiyanlarca kutsal olarak kabul edilir. Assos Athena Tapınağı, Behram Kale, Antandros Antik Kenti, Venedik Marco Polo Meydanında kullanılan sütunların da çıkarıldığı Antik Taş Ocakları, Alexandria Troas Antik Kenti ve Limanları, Troya, Apollon Smintheus, Maydos Kilisetepe, Parion (Biga) arkeoloji meraklıları için benzersiz gezi alanlarıdır. İlyada destanında Gargaros olarak adı geçen bölge, Troya-Leleg-Midilli-Pers-Atina-Roma-Selçuklu-Osmanlı hakimiyetleri görmüştür ve bu hakimiyetlerin izlerini taşır. Adatepe Köyü yolu üzerindeki Zeus Altarı da meraklıların ilgisini çeker. Bunların yanında, eşsiz buluntuların sergilendiği Çanakkale Arkeoloji Müzesi de unutulmamalıdır.
Çanakkale savaşlarında bir halk türküsüne de konu olan ünlü Aynalı Çarşı, muhteşem Boğaz manzarasıyla kordon boyu, İtalyan Başkonsolosu Emilio Vitalis tarafından 1890’larda yaptırılan saat kulesi Çanakkale Merkezde görülebilir. 1905 yılında Er Hamamı olarak inşa edilen tarihi bir yapı “Seramik Şehri Çanakkale” projesi kapsamında seramik müzesi olarak yeniden düzenlenmiş ve ziyaretçilere açılmıştır.
Bozcaada Ege Denizi’nde ülkemize ait iki adadan birisidir ve Çanakkale Boğazı’nın girişinde yer alır. Eski deniz fenerinin olduğu Polente ya da Habbele plajı Türkiye’de günbatımı manzarasını izleyebilecek en güzel yerler arasındadır. Boz görüntüsüne aldanıp arkasındaki üzüm bağlarını, bağların içindeki küçük ve sevimli bağ evlerini, küçük koyları, evinizdeymiş gibi hissedeceğiniz küçük kafeleri gözden kaçırmamak gerekir. Ağustos ayında “Bağ Bozumu Şenlikleri” yapılan Bozcaada’da, şarap fabrikaları olmakla beraber, evlerde de şarap yapılır. Zamanın yavaş aktığını düşüneceğiniz ve bu zamanıda sakin geçirmek isteyeceğiniz şirinmi şirin bir yer Bozcaada. Mavisi, yeşili, rengarenk çiçeklerle süslenmiş daracık sokakları, kumsalları, köy kahveleri, pazarı, her köşesinde bulabileceğiniz sıcacık sohbetleri ile ayrılmak istemeyeceğiniz bir dünya. Eski çağdaki adı Tenedos olan adaya Geyikli Yükyeri İskelesi'nden arabalı vapurlar kalkar. Adaya yaklaşırken dikkat çeken Bozcaada kalesi Fatih Sultan Mehmet döneminde, var olan kalıntılar üzerine yeniden yapılmış, görülmeye değer ayakta kalmış en güzel kalelerden biridir.
Gökçeada Kuzey Ege’deki diğer Türk adası. İmroz adıyla da bilinen ada Türkiye’nin en batı ucu olduğu için “güneşin en son battığı yer” dir. İlk sualtı parkı burada açılmış, denizdeki organik tarım konusunda pilot bölge olarak belirlenmiş ve doğal yaşam koruma altına alınmıştır. Türkiye’nin en temiz denizlerinden biri olarak zengin sualtı görünümüyle dalış yapanların oldukça ilgisini çeker. Gökçeada dini yapılarının çokluğu ile de dikkat çeker. Toplam 360 kilise ve manastırın olduğu ve günümüzde bunlardan sadece 7 kilise ve 50 manastırın kullanıldığı söyleniyor.
İsmini Antik Yunan döneminde bu bölgeye yerleşen bir filozofun kızı olan Lampsakos’dan aldığı sanılan Lapseki ilçesi en önemli tarım ürünü olan kirazları ve her yıl haziran ayında yapılan Kiraz Festivali ile ünlüdür. XVI. yüzyıl gezginlerinden Evliya Çelebi seyahatnamesinde Lapseki’den “Deniz kenarından uzak bir bayır ve seki üzerinde incirli bir orman vardı” diye bahseder. Lapseki’nin adıyla ilgili bir diğer söylenti de “İncirli seki” anlamında, kurulduğu bu yerden geldiğidir.
Çanakkale, destanları, kahramanlıkları ve antik kentleri kadar yöresel yemek ve tatlıları ile de ünlüdür. Ezine peyniri, sardalya balığı, piruhi, hıdrellez yahnisi, peynir helvası, simit lokumu tadılmazsa Çanakkale gezisi eksik kalır. Şehrin sofraları, börekleri ile de oldukça ünlüdür. En ünlüleri arasında kaymaklı lorlu biber böreği, kabaklı saroz böreği ve Gelibolu böreği sayılabilir.
Yazı ve fotoğraflar: Nalan ELGUŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder