Bembeyaz
kumları, gök mavisi denizi ,yemyeşil ormanları ve sıcak kanlı insanlarıyla, Afrika’nın görülmeye değer zümrüt adası.
Afrika kıtasının doğusunda, Zangibar ve Pemba
adasından oluşan, Tanzanya’ya bağlı, özerk bir bölgedir.
Başkenti
Stone Town.İranlı göçmenler tarafından kurulmuş,adı farsça Zengibar-zencilerin
sahili anlamına gelir.Portekiz,Umman Sultanlığı,İngiliz egemenliğinde kalır.19
Aralık 1963 yılında bağımsızlığını kazanır,26 Nisan 1964 te Tanganika ile birleşir.Kuzeyden
güneye 108 km uzunluğunda,doğudan batıya 32 km genişliğindedir.Ekonomisi,turizm
ve baharat üretimine bağlıdır.Zanzibar nüfusunun tümüne yakını Müslümandır.Köyler çok
yoksul,evler kerpiçten,çatılar sazdan yapılmış.Yollar oldukça bozuk ulaşım çoğunlukla
Dala Dala denen bisiklet taksilerle yapılıyor.
Zanzibar, geçmişte köle ve
fildişi ticaretinin merkeziymiş. Kölelik 18 yy sonlarında Dr.Livingstone
tarafından başlatılan kampanya ile kaldırılmış. Yılda 50 bin köle buradan Avrupa
ve Amerikaya gönderiliyormuş.Köleler,10-15 m lik hücrelerde 100 kişi olarak
tutuluyormuş.Fiyatları,kırbaçlama sırasındaki durumlarına göre
değişiyormuş.Ağlayanlar ucuza,ağlamayanlar pahalı satılıyormuş.Bunları duymak
bile insanın yüreğini acıtıyor.
Zanzibar,endemik olarak
kırmızı Colobus maymunlarına ve nesli
tükendiği söylenen Zanzibar Leoparına ev sahipliği yapıyor.
STONE TOWN Eski kıyı ticaret şehirlerinin en
güzellerinden.Şehir Afrika,Arap,Hind ve Avrupa
kültür ve sanatını harmanlamış,el
değmemiş dokusunu bu güne taşımış.Mimari
ve kültürel yapısını saklayabilmiş
ender liman şehirlerinden biri.
Ana
liman, Doğu Afrika köle ticaretinin başlangıç noktası. Şehir merkezindeki Angalikan
kilisesi yanındaki 1997 de yapılan kölelik anıtı,o büyük trajediyi hepimize
hatırlatıyor. Siyah kölelerin,boyunlarındaki kelepçelerle birbirlerine
zincirlenmiş
heykelleri, Afrikalıların çektiği o büyük acıyı anlatıyor.Angalikan
kilisesi içinde,Dr.Livingstonun kalbinin
gömüldüğü ağacın gövdesinden yapılan
haç asılı ve buna Dr.Livingstone haçı deniliyor.
Şehirdeki
muhteşem yapılar 19 yy Umman Sultanlığı döneminde yapılmış.Kıvrımlı dar
sokaklar,canlı Pazar yerleri,çok estetik kapılar ve duvar dibine oturmuş sohbet
eden,damaya benzer oyun oynayan insanlar
şehire özellik katıyor.Bu şehre,duvar dibinde oturanların şehride demek
mümkün.Çift kanatlı kapıların ahşap oymaları çok göz alıcı ve büyük bir ustalık
işi.Araplar geometrik,Hindliler bitki motifleriyle bezemiş kapıları.Fil
saldırılarına karşı,Hindistan kale kapılarında kullanılan sivri uçlar,Stone
Town kapılarındada çok sayıda ve çok iri olarak yapılmış.18 yy da yapılan Arap
kalesi,Forodhani bahçesi,Arap,Hind mahalleleri,Dr.Livingston evi,tarihi
dispanser,Afrikadan toplanan eşyaların sergilendiği Saray müzesi,Beit Al Ajaib(harikalar
evi,içinde Dhov denilen teknede sergileniyor),Zanzibar tarihini anlatan Peace
Memoriel Müze,balık pazarı,akşamları kurulan yiyecek pazarı şehirde görülecek
yerler arasında.
Sahilde
Dhow denilen üçgen büyük yelkenlileri,Maşuya
denilen motorlu tekneleri seyrederken okyonus seni içine alıyor sanki.Şehir UNESCO Kültürel Miras Listesine alınmış.Zanzibar’da baharat
bahçeleri,tropikal meyveler görülmeye ve tadılmaya değer.Kizimbani bölgesindeki
devlete ait bir baharat çiftliğini gezdik.Bahçeyi gezdiren rehberler,bitkilerin
bazılarında bizi sınava tabi tuttular.Ellerimize muz yapraklarından yapılmış
sepetler,değişik takılar verdiler. Muskat,iri sarı eriğe
benzeyen meyvelerin çekirdeği.Taze iken çekirdek kırmızı renkli.Çiftlikte
ilerlerken,küstüm otu,altın mango,karanfil,tarçın,papaya,limon
otu,karabiber,vanilya,kahve,tarçın,ylang ylang,Avustralya çamı,Jack fruit
görüyoruz.
Karanfil 19 yy da Endonezyadan getirilmiş. Ağacın küçük çiçekleri
açmadan toplanıp kurutuluyor.Tadı,yeşilken başka,kuruyunca başka.
Stone Town’dan 30 km ‘ uzaklıktaki Prison İsland’a motorlu tekne ile gittik.Ada bembeyaz kumlarıyla bizi karşıladı.Hapishane 1893 de yapılmış,bir dönem,kölelerin gözaltına alındığı karantina adası olarak kullanılmış.Şeysel adalarından 1820 de hediye gelen kaplumbağalar dev kaplumbağa olmuş.Özgürce,rahatsız edilmeden parkta geziyorlar.Bizde yapraklarla besledik ve eşcinsel bir kaplumbağa gördük(anlatıldığına göre)Adada eski bir İngiliz valisinin evi var,buğün müze olmuş.Hapishane de cafe olarak kullanılıyor. Avlusunda tavus kuşları dolanıyor.Adada şnorkelle dalış da yapılıyor.
Zanzibar’a özgü Kızıl Colobus maymunları, Josani Milli Parkında yaşıyor.Uzun gri-beyaz saçları başını bir taç gibi sarıyor.Yüzleri siyah,ağız ve burun çevresi pembe renkte.Misket gibi parlak gözleri var.Bakışları çok etkileyici.Gözlerini gözlerinizden ayırmadan uzun süre bakıyorlar.Kızıl sırtlı ve uzun kuyruklu bu Colobuslar,taze yaprak,ham meyva ,çiçek yiyorlar.Nesli tehlikede olan maymunlar,20 yıl yaşıyor,6 ay hamilelik döneminden sonra 1 veya 2 bebekleri oluyor.Sayıları bugün 2350 civarında.Kızıl Colobuslar,dört erkek,çok sayıda dişi ve yavrulardan oluşan koloniler halinde yaşıyor.Yavrular çok oyuncu ve yaramaz.Milli park görevlisi,maymunların, mangrov ormanlarıyla, tarım alanlarında yaşadıklarını söyledi.Colobuslar 4 parmaklı,baş parmakları yok.Şiddetli yağmur altında parkı gezdik, colobusları gördük.
Tarçının köklerinden
sıtmaya karşı kullanılan kinin elde ediliyor.Yerli halk,yapraklarından yapılan çayı sıtmaya karşı haftada bir
içiyor. Kök,gövde ve yaprakları farklı kokuyor.Baharatların kraliçesi deniyor. Karabiber,herhangi bir
ağaca sarılan sarmaşıklarda yetişiyor. Çitlenbiğe benzeyen meyvelerin
kurutulmuşudur.
Vanilya,yine sarmaşık türü ve çok pahalı.Limon otuna,Shawilice çay çay denir ve çay olarak içilir.Kahve
ağacı,kısa bodur ve çok yapraklı.Kuşburnuna benzeyen meyveleri
lezzetli,çekirdekleri kahve oluyor.Jack fruit kabukları kötü kokan bir
meyva.Ananas-kavun arası bir tadı var.Papayayı yeşilken rendelerseniz,zencefil
kokusu verirmiş.Avustralya çamı,toprağın az olduğu yere dikiliyor,tekne ve
mobilya yapımında kullanılıyor.Ylang ylang kozmetikte
kullanılıyor.Rehberimiz,baharat örneklerini gösteriyor,soru soruyor,adını
söylüyor,yararlarını anlatıyor.Bir genç
çok yüksek bir Hindistan cevizi ağacına ,ayağına sardığı bitki köklerinden yapılmış
bir kelepçeyle tımandı.Orada Jambo şarkısını söyleyip,maymun hareketleri
yaptıktan sonra indi.Bizlere Hindistan cevizi suyu ikram etti.Bu
çiftlikten,değişik baharatlar ve bitkilerden yapılmış sabunlar alarak ayrıldık.Stone Town’dan 30 km ‘ uzaklıktaki Prison İsland’a motorlu tekne ile gittik.Ada bembeyaz kumlarıyla bizi karşıladı.Hapishane 1893 de yapılmış,bir dönem,kölelerin gözaltına alındığı karantina adası olarak kullanılmış.Şeysel adalarından 1820 de hediye gelen kaplumbağalar dev kaplumbağa olmuş.Özgürce,rahatsız edilmeden parkta geziyorlar.Bizde yapraklarla besledik ve eşcinsel bir kaplumbağa gördük(anlatıldığına göre)Adada eski bir İngiliz valisinin evi var,buğün müze olmuş.Hapishane de cafe olarak kullanılıyor. Avlusunda tavus kuşları dolanıyor.Adada şnorkelle dalış da yapılıyor.
Zanzibar’a özgü Kızıl Colobus maymunları, Josani Milli Parkında yaşıyor.Uzun gri-beyaz saçları başını bir taç gibi sarıyor.Yüzleri siyah,ağız ve burun çevresi pembe renkte.Misket gibi parlak gözleri var.Bakışları çok etkileyici.Gözlerini gözlerinizden ayırmadan uzun süre bakıyorlar.Kızıl sırtlı ve uzun kuyruklu bu Colobuslar,taze yaprak,ham meyva ,çiçek yiyorlar.Nesli tehlikede olan maymunlar,20 yıl yaşıyor,6 ay hamilelik döneminden sonra 1 veya 2 bebekleri oluyor.Sayıları bugün 2350 civarında.Kızıl Colobuslar,dört erkek,çok sayıda dişi ve yavrulardan oluşan koloniler halinde yaşıyor.Yavrular çok oyuncu ve yaramaz.Milli park görevlisi,maymunların, mangrov ormanlarıyla, tarım alanlarında yaşadıklarını söyledi.Colobuslar 4 parmaklı,baş parmakları yok.Şiddetli yağmur altında parkı gezdik, colobusları gördük.
Mangrov ormanları,denizin
ilerlemesi ile gövdeleri tuzlu suyun altında kalan,kökleri havada duran özel
bir ağaç topluluğu.
Kizimkazi adanın güneyinde bir balıkçı
köyü.Sahillerinde şişe burunlu yunuslar yaşıyor.Sahil palmiyelerle
çevrelenmiş.Köy bir lağünün kenarına
kurulmuş.Kizimkazi,eski bir yerleşim olmasına rağmen,bugün küçük koyları,mercan
resifleriyle otantik bir görünümde.Pek çok yerinde elektrik yok,lamba
yakılıyor.Hava çok rüzgarlı,yağmurlu ve deniz dalgalı.Çok basit bir kayıkla
,yunuslarla yüzmek için açılıyoruz.Dalgalar
ve yağmur şiddetini arttırınca yunusları göremeden geri döndük.Zanzibar’a,ana
karadaki Arusha kentinden hava yolu ile
bir akşam üstü geldik.1 saatlik bir yolculuktan sonra,Ksunai havaalanına indik. Otelimiz Sea Cliff Resort, Stone Town’un
biraz kuzeyinde deniz kenarına kurulmuş,
çok güzel bir yer.Harika bir deniz manzarası var. Önde yüzme havuzuyla sanki
Hind okyanusu birleşmiş gibi.Aşağıda
bembeyaz kumsal,ileride mavinin tonlarıyla okyanus görüntüsü, bütün sıkıntılardan uzaklaştırıp
insanı gevşetiyor.
Denizde sık sık gel-git oluyor.Otelin denize kurulmuş
şalesinden,bazen yüzmek için bazen deniz çekildiğinde karada yürümek için
iniyoruz.Deniz çekildiğinde insanlar,deniz böcekleri,midyeler,deniz yıldızları
topluyorlar.
Bu işleme bende katıldım
ve deniz kabuklarıyla,mercan taşları topladım. Deniz çekilince ortaya çıkan
alan deniz kabuğu bahçesi gibi görünüyor.Kum beyaz,ince ve ayağa
yapışmıyor,bataklık olmuyor.
Zanzibar’da Arap kalesinde,Uluslar arası Santi Za
Busara denilen,Doğu Afrika ve ötesinden
Ritimler,Sesler ve Sözler festivali her
yıl şubat ayında yapılıyor.Queen
gurubunun solisti Freddie Mercury(Farrokh Bulsara) ve ünlü yerli sanatçı
Bi Kudude Stone Town doğumlular.Mercury adını,bugün müze olan doğduğu ev ile
sahildeki bir kafe-restoranda görüyorsunuz.Zanzibar
günleri böylece bitti.Bu kez ana karaya deniz yoluyla gideceğiz.Öğleden sonra
limana geldik.Liman küçük ve basit bir
yer.Gelenler gidenler bir karmaşa yaşanıyor.Feribotlarda,yerli halk dışarıda
oturuyor,daha rahat ve konforlu olan kapalı alan yine beyazların.
15.35 te Stone Town’a el
sallayarak limandan ayrıldık.İki saate yakın süren bir yolculuk sonrası 17.25
te Tanzanya-Dar Es Selam kentine ulaştık...
Yazı ve Fotoğraflar: Fzt.Sıdıka Songür
Teşekkür, çok güzel...
YanıtlaSilBüyülendim tek kelimeyle harika .Gelecek yıl orda olmayı planlıyorum
YanıtlaSil