Kuzeyinde Atacama Çölü, güneyinde Ateş Ülkesi’ne kadar upuzun (4300 km), genişliği 180 km olan bir yer...
Aynı yolculuğun içinde mevsimler değişiyor, ülkenin haritası bile üstten aşağıya katlanarak açılıyor/toplanıyor!
Ülke’nin ismi, eski yerli dilinde “dünyanın bittiği diyar” anlamında olan “Chilli” kelimesinden gelmekte!
Şili’ye en son seyahatimi Türkiye’den gemiyle götürdüğüm karavanımla yaptım. Böyle bir gezi turla da yapılabilir elbet ancak amacım kendi aracımla özgürce gezmek olduğu için birçok gemi ve liman prosedürüyle uğraşmayı göze alarak, sonunda Güney Amerika’nın en kuzey limanı Cartagena’ya vardım.
İnce uzun haritanın ortalarında bir yere denk gelen noktada, Santiago isimli başkenti var Şili’nin. Görecek onlarca mahallesi, çıkılacak birçok tepesi, çok iyi müzeleri olan Santiago’ya yaklaşık 45 dakikalık uzaklıkta, Valparaiso isimli, okyanus kıyısında oldukça turistik bir de kent var. Şili’nin ana limanı da burada ve ben de karavanımla geri dönüşü buradan yaptım!
Sadece sokaklarında yürüyüp eski köhne mahalleri görmek bile, Şili’ye gitme zahmetine değer! Ancak güneye indikce daralan coğrafya benim favorim. İşte bu bölgeyi yani Payagonya’yı gezmek için kendi aracınız olması şart olmasa bile dilediğin yerde durup kamp yapabilmek ayrı bir zevk!
Ülkenin bir başka güzelliği de”Güney yolu” anlamına gelen Caretera Austral. Burada yol stabilize ve zaman zaman çok bozuk. Yakın zamanda Şili hükümeti güney köyleri ve kasabaları birbirine bağlayan bu yolu asfaltlayacak ve bu diyarlar artık daha az bakir olacak! Bu rotanın birçok yerinde feribot kullanmak zorunda kaldım çünkü fjordlar yolun oldukça içlerine kadar giriyor...
Ülke’nin güneyinde Torres del Paine Milli Parkı tam bir doğa şöleni. Buralarda yürüyüş yapmak için birçok farklı rota mevcut ve sarp dağların, turkuaz rengi suyun manzarası tarifsiz! Yine de şimdilik fotoğraflarla yetinebiliriz!
Güneydeki son şehir, Punta Arenas. Burası yolun sonu! Buradan ileriye gitmek isterseniz Antarktika Kıtası’na giden bir gemi bulmanız gerekiyor. Antarktika turları yapan, gemiler pek de ucuz değil ne yazık ki. Ben de bunun için biraz daha para biriktirmeye karar verip, Şili’nin çok özel başka bir köşesine gitmeye karar verdim. Bunun için karavan yolculuğuna bir kaç gün ara verip başkentten uçakla 6,5 saat daha batıya yolculuk yapıp, Paskalya adasına vardım .
Bir çadır ve bir bisiklet, çevresi yaklaşık 25 km olan, adanın meşhur arkeolojik kalıntıları Moai Heykelleri’ni görmek için yeterli.
Paskalya Adası’nın volkanik kayaç olan bir köşesinde üretilen bu devasa heykellerin ve bunları yapan medeniyetin gizemi hala kendini koruyor. Günümüzde bile tartışılan sebep ve yollarla adanın birçok köşesine taşınan, ortalama 50 ton ağırlığında ve yaklaşık 10 metre yüksekliğinde olan bu heykellerden yaklaşık bin adet var ve M.S 1000 ile 1500 yılları arasında yapıldığı düşünülüyor.
Bu adanın en ilginç bir başka yanı ise navigasyonunuza baktığınızda, en yakın başka bir adadan 1200 deniz mili ve Güney Amerika ana karasından 2200 deniz mili uzaklıkta olduğunuz gerçeğiyle yüzleşmeniz.
Bir gün tekrar o diyarlara dönebilmek dileğiyle, sağlıkla kalın...
Yazı ve fotoğraflar: Veysel Gökhan Bayam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder